Serinin 2. kitabı, ilk kitaptaki Grace-Vincent çiftini birleştiren genelev patroniçesi Hannah'ı anlatıyor. Ki beni uzun zamandır merakta bırakan bir karakterdi Hannah.
Ben 2. kitap için Hannah'ın babasının kitapta önemli bir yer kaplamasını bekliyordum ama yazar babayı öldürmeyi tercih etmiş. Yaşasaydı kitap daha mı iyi olurdu yoksa tersi mi emin değilim. Ama böyle olması da iyi olmuş, en azından sinir olacağımız bir karakterden kurtulmuş olduk.
Gelelim çiftimizin tanışma şekline. Çok fazla historical okudum ama sanırım en normal, en olaysız tanışma bunlar arasında gerçekleşti. Değişik ama hoşuma gitti.
Yazarımız gerçekten güçlü kadın karakterler yaratıyor. Hannah daha ilk kitapta gözüme girmişti, burada ise gözümde yüceldi. Genç kız ve erkekleri kurtarmak için girdiği mücadele okunmaya değerdi.
Bir de şunu fark ettim. İster historical, ister günümüz olsun yazarların büyük çoğunluğu piç adam diye tabir ettiğimiz karakterler yazıyorlar. Laura ise tam tersini yapıyor; yani efendi adam üzerinde yoğunlaşıyor. Rafe sen ne tatlı bir şeydin öyle kuzum. Sevdiceğin için elinden geleni ardına koymadın, yerim seni :P
Ayrıca çiftimiz birbirlerine aşık olduğunu inkar etmediler, çok çabuk kabullendiler. Ama Hannah, Rafe'i korumak için uzun bir süre vazgeçmek zorunda kaldı ve kimse kızıma kızmasın, yapılacak en doğru şeyi yaptı kitap boyunca.
Amaaaa gelelim en kötü özelliğine. Kitap güzel ama çeviri hak getire. Aspendos, sen ne yapıyorsun gülüm? Siz bu işi 2 senedir yapıyorsunuz hala mı çevirmen sorununu çözemediniz? Güzelim kitap battıkça batmış durumda.
Okul yıllarımdan hatırlıyorum Türkiye tarihi ve edebiyatıyla 2000'li yıllarda tanışmaya başladık. Habersizdik, unutturulmuştu. Doğrusu hiç gösterilmemişti. Yunus Emre, Namık Kemal ve müfredatta olduğunu hatırlamıyorum ama her tarafta kitapları yaygın olan Nazım Hikmet Ran... M.C.Rumi de anladığım kadarıyla hiç bir otorite, ideoloji ve sansür
Sevgili Milena,
Sana bu mektubu ruhlar aleminden yazıyorum.Ya da kulağına hatta yüreğine fısıldıyorum diyelim.
Bildiğin gibi ben öleli 3 sene oldu , neden bu kadar beklediğimi soracak olursan sebebi basit. Burada işler pek dünyadaki gibi değil, önce her fani gibi verilmesi gereken hesaplarımla meşguldüm.Asıl hesap kıyametten sonra görülecek olsa
Böyle iddialı kitapları severim. Mesela henüz daha dış kapağında “James Bond, Jason Bourne, Jack Bauer’i unutun. Şimdi Victor’la tanışma vakti” yazan bir kitap dikkatimi çeker. Aynı zamanda bu tarz kitaplar biraz şişirilmiş gelir bana ama sonuç öyle mi oldu dersiniz?
Tek bir cümle kullanacağım. Beğendiğim kitaplara muhteşem diyorsam bu muhteşem
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
Oldukça uzun bir yorum oldu ama sevince durduramıyorum kendimi :))
Gerek filmlerde, gerekse gerçek hayatta karşımıza çıkan ikinci kadın imajından hiç kimse hoşlanmaz, hatta “yuva yıkıcı, etiketi her daim yapıştırılmak için orada hazır beklemektedir..
Ama bu muhteşem kitap tüm önyargılarınızı yıkmaya geliyor, bence bu hikayede ikinci bir kadın
PROF.DR.FUAT SEZGİN'İN ARDINDAN
Fuat Sezgin Hoca’yı, Sefer Turan tarafından kendisiyle yapılan röportaja dayalı “Bilim Tarihi Sohbetleri” isimli kitabıyla tanıdım. Geç tanıdığıma hayıflandım. Sizlerde Okuduğunuzda göreceksiniz ki ülkemizin medar-ı iftiharı bu bilim insanını tanımaya değer bulacaksınız. Çalışma ve meziyetlerini öğrendikçe çok
(Not: İnceleme biraz uzun oldu. Ama bu eser için az bile diye düşünüyorum. Keşke biraz daha fazla üstünde çalışma fırsatım olsaydı. Fakat amatör bir inceleme anca bu kadar olur deyip üzerinde fazla durmanın manası yok. Çok beğendim kitabı. İncelemeyi gelir de okuyan olursa İÇERİK bölümüne dikkat etsin. Orada spoiler bulunuyor maalesef. Kitabı
Bu kitabın Iyi anlaşılması için yazarıyla yapılan röportaj ı incelemeye koymayı uygun gördüm Herkese iyi okumalar..
Yazar – Şair Nesimi Aday’ın Dersim Gazetesi’nde Yazar Faik Bulut ile yaptığı ‘Horasan’dan nasıl geldik?’ kitabına ilişkin yaptığı röportajın tamamını olduğu gibi yayınlıyoruz.
Türkiye’deki Alevilerin çoğu ve Dersimlilerin
Bugün okuduğum bu kitaptan inanılmaz keyif aldım. Bu kadını ne zaman okusam, kendimi Eugène Delacroix'in tablosundaki bayrağı taşıyan kadın gibi hissediyorum. Kalk gidiyoruz dese biri, giderim. Bu sabah yazdığım başka bir incelemede ne olacağıma karar verememekten yakınmıştım. Bu kitabı okuduktan sonra, 4 sene DTCF'de okuyup aktivist olmayan ben,