Sanırım babasının ve dedesinin papaz olup kendilerini kilisenin kuralları çerçevesinde kısıtlaması nietzsche'yi üzmüş ve antisi olduğunu düşünerek kendi özgün felsefesini geliştirmiş. Ancak Madame Blavatsky, Spinoza hakkında ne düşünüyorsa ben de Niçe hazretleri için aynısını düşünüyorum. Kaçırdığı nokta şu ki söylediği şeyler karşı çıktığı felsefenin temelini oluşturuyor. Niçe dar kapıdan geçiyor, acılara öteki yanağını çeviriyor, üstinsan adı altında insanlığa "iyyake na'büdü ve iyyake nestain" diye bağırıyor. Tanrı'yı öldürdüğü için de (aslında onu bizim öldürdüğümüzü de söylüyor) bunu insanın yeni anlam arayışındaki yol olması gerektiğini ifade ediyor ancak "maktül"ün söylediği şeylerden farklı bir şey söylemiyor.
Belki tersine yasaya (ya da bu isim konmadan önceki haliyle Taoizm'in temel ilkelerine) hakim olan birisi olarak -ki bahsetmese bile sözlerinden anladığım bu- bunu bilerek yapıyor ve babasının Tanrı'sı yerine isim vermeden kendi Tanrı'sını koyuyor. Yer yer yer verdiği yunan tanrıları da bana göre bu ahlak felsefesini dinden koparamadığının bir göstergesi.
Kitaba gelecek olursak, bir filolog olarak dili çok güzel kullandığı zaten herkesin malumu. Akıcı ve kendinden önceki filozofların kullanmadığı bir yöntemle anlatıyor kendi düşüncelerini. Konunun çok saçma yerlere gittiğini masaya vura vura anlatması, nereye gitmesi gerektiğini de sanatsal bir şekilde ortaya koyması aktarımını güçlendiriyor. Bir nevi düşmanını, düşmanının silahıyla vuruyor.