Altın kalpli, düşük çeneli ve tescilli cadı, dostum Joan McKenna bir deney girişiminde bulundu. Misafir hoca olarak tanıştırıldıktan sonra yaklaşık yirmi dakika konuştu; sonra durup soruları kabul etti. Verdiği cevaplar haksız, aşağılayıcı, otoriterdi. Kimse müdahale etmedi. Aksine, kurbanlarının yanındaki insanlar biraz kenara çekildiler; senin gibi başarısızlarla bizim işimiz yok, der gibiydiler. Sonra Joan mizanseni ve amacını açıkladı. "Şu yaptığınıza bakın!" diye haykırdı. "Gülünç, otoriter cevaplar veriyorum. Bunları yutmakla kalmıyor, direnecek cesareti gösteren bir iki öğrenciye de cüzzamlı gibi davranıyorsunuz. Elbette bir profesörün her yaptığı yanına kâr kalır!" Ondan sonra bu meslekteki hödüklerle nasıl uğraşacağımızı tartıştık. Diyelim ki böyle üstün bir varlık salakça ve anlaşılmaz şeyler söylüyor. Ne yaparsınız? Kalkıp açıklık getirmesini istersiniz. Otoriter bir el hareketiyle susturulduğunuzu düşünelim. O zaman da bir başkası kalkıp soruyu tekrarlar: "Ben de anlamadım." Daha çok öfke, daha çok aşağılama. Bir üçüncü öğrenci kalkar. "Sizden beklenen bize öğretmeniz, bizle dalga geçmeniz değil; onun için lütfen açıklayın." "Küstahlık etme!" "Küstahlık etmiyor," der dördüncü bir öğrenci "Bilgi istiyor, siz de vermiyorsunuz" ve böyle devam eder. Er ya da geç, dedim, daha uygun bir cevap gelecektir. "Bunu yapamayız," dedi bazı öğrenciler: "Kötü not alırız." "Bunu yapmayız" diye tepki gösterdi öbürleri. "Uğraşmaya değmez."