“Büyük sevgi” diye yaşanan (daha çok da filmlerde, romanlarda böyle sunulan) yalancı bir sevgi türü de putlaştırıcı sevgi’dir. Kişi kendi güçlerinin yaratıcı bir biçimde dışarı aktarılmasından doğan bir kimlik, bir Benlik duyacak düzeye ulaşamamışsa, sevdiği kimseyi “putlaştırmak” ister. Kendi yaratıcı güçlerinden kopmuştur; bunları sevdiği kimsede bulmak ister; ona tüm sevgilerin, ışığın, mutluluğun kaynağı summun bonum (üstünlük simgesi) olarak tapar. Böylece kendisi tüm güçlülük duygularından yoksun kalır; sevdiğinde kendini bulacağına, onda yitirir kendini. Uzun sürede hiç kimse, kendisine tapan kişiye beklediklerini veremeyeceğine göre, umut kırıklığı kaçınılmaz bir şey olur; bundan kurtulmak için tek çıkar yol yeni bir put aramaya koyulmaktır.
"Yabancı, bir kez yakından tanınan biri oldu mu artık arada yıkılacak başka engel kalmaz; böyle bir yakınlaşma daha olamaz ondan sonra. İnsan sevdiği kimseyi de kendisi kadar iyi tanır."
Çamurlu pencere kendi kendini yıkıyor
Çiçekler kendi kendine çürüyor demir balkonda
İçerden yetişemiyorum dışarı
Yukarıdaki külüyle sardunyaları yakıyor yaz kış
Yetişemiyorum hiç yukarı
Yukarıdaki hep hızlı
Sardunyaları yakıyor yaz kış
Yetişemiyorum, alnımı tokatlıyorum hızlı hızlı
Uzay boşluğundan daha geniş alnım benim
Yıldız çaktığı falan da