Savaştan sonraki 50 yıla, küresel üstünlük amaçlı iki kutuplu Amerikan-Sovyet çekişmesi egemen oldu. Bazı açılardan, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki çekişme jeopolitik uzmanlarının en sevdikleri teorinin gerçekleştirilmesini temsil ediyordu: Hem Atlantik hem Pasifik Okyanusu’nda egemen olan, dünyanın en önemli deniz kuvvetleri, (Moğol İmparatorluğu’nun kapladığı toprakları hatırlatan) Avrasya’nın merkezi topraklarında hüküm süren dünyanın en önemli kara kuvvetlerine karşı yarışıyordu. Jeopolitik boyut daha net olamazdı: Büyük ödül dünya için Kuzey Amerika ve Avrasya karşı karşıya. Kazanan, dünyaya tamamen hâkim olacaktı. Bir kez zafer elde edildikten sonra, kazananın yolunda durabilecek başka kimse yoktu. Her iki rakip de, kaçınılmaz zafere olan güçlü inancını desteklerken, gerekli çabaları savunan ve tarihi iyimserlikle aşılanan kendi ideolojik çağrısını dünya çapında beyan etti. Küresel egemenliği ele geçirmeyi ümit eden, ama hiçbiri Avrupa’da kesin bir üstünlük göstermeyi başaramamış sömürgeci Avrupalıların tersine, her rakip kendi bölgesinde açıkça egemendi. Ve her biri, bir anlamda din savaşları çağını hatırlatan bir ekilde, güdümlü devletlerini ve tebaasını kendi egemenliği altında tutuşunu güçlendirmek için ideolojisini kullandı.