Milliyetçilik ile toprak kazanımı arasındaki bağ en aşırı şekilde, Nazi Almanyası’yla, İmparatorluk Japonyası tarafından ortaya konmuştur. Bin yıllık Reich’ı kurma çabası, tüm Almanca konuşan halkları tek bir siyasi çatı altında toplama amacını aştı; Ukrayna’nın tahıl ambarlarını kontrol etme arzusuna ve de imparatorlukları için ucuz köle işçiler sağlaması beklenen diğer Slav ülkelerine odaklandı. Japonlar da benzer biçimde, Mançurya topraklarını ve daha sonra, kendi ulusal güç ve küresel statü hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli olan, önemli petrol üreticisi Hollanda Doğu Hint Adalarını doğrudan ele geçirme düşüncesine saplanmışlardı. Benzer biçimde, yüzyıllar boyunca Rus ulusal büyüklüğünün tanımı, toprak kazanımıyla eşitlenmişti. XX. yüzyılın sonunda dahi, Rusların, önemli bir petrol boru hattı civarında yaşayan Çeçenler gibi Rus olmayan halklar üzerinde hâkimiyet sağlama konusundaki ısrarları, bu hâkimiyetin büyük bir güç olan Rusya’nın konumu için gerekli olduğu iddiasıyla haklı gösterilmiştir.
Bütün bunlara ek olarak, Amerikan sisteminin bir parçası olan küresel özelleşmiş organizasyonlar ağı, özellikle “uluslararası” mali kurumlar göz önüne alınmalıdır. Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun ve Dünya Bankası’nın “küresel” yararları gözettiği söylenebilir ve seçmenlerinin dünya olduğu yorumu yapılabilir. Ancak gerçekte ağırlıklı olarak Amerika’nın etkisi altındadırlar ve kökenleri özellikle 1944 yılındaki Bretton Woods Konferansı’nda bulunabilir.
Reklam
Savaştan sonraki 50 yıla, küresel üstünlük amaçlı iki kutuplu Amerikan-Sovyet çekişmesi egemen oldu. Bazı açılardan, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki çekişme jeopolitik uzmanlarının en sevdikleri teorinin gerçekleştirilmesini temsil ediyordu: Hem Atlantik hem Pasifik Okyanusu’nda egemen olan, dünyanın en önemli deniz kuvvetleri, (Moğol İmparatorluğu’nun kapladığı toprakları hatırlatan) Avrasya’nın merkezi topraklarında hüküm süren dünyanın en önemli kara kuvvetlerine karşı yarışıyordu. Jeopolitik boyut daha net olamazdı: Büyük ödül dünya için Kuzey Amerika ve Avrasya karşı karşıya. Kazanan, dünyaya tamamen hâkim olacaktı. Bir kez zafer elde edildikten sonra, kazananın yolunda durabilecek başka kimse yoktu. Her iki rakip de, kaçınılmaz zafere olan güçlü inancını desteklerken, gerekli çabaları savunan ve tarihi iyimserlikle aşılanan kendi ideolojik çağrısını dünya çapında beyan etti. Küresel egemenliği ele geçirmeyi ümit eden, ama hiçbiri Avrupa’da kesin bir üstünlük göstermeyi başaramamış sömürgeci Avrupalıların tersine, her rakip kendi bölgesinde açıkça egemendi. Ve her biri, bir anlamda din savaşları çağını hatırlatan bir ekilde, güdümlü devletlerini ve tebaasını kendi egemenliği altında tutuşunu güçlendirmek için ideolojisini kullandı.
Geri151
517 öğeden 511 ile 517 arasındakiler gösteriliyor.