Bir tür soygun ganimetiydi nihayetinde zaman. Yağmalanmış
bir şey. Biz onu dünyadan arakladığımızı sanırken, dünya ömrümüzden tırtıklardı. Biz ona yaslanıp bir şeylerin başlamasını beklerken, o tüm varlığıyla bir şeyleri bitirmeye adanmıştı.
Ona baktıkça nedensiz bir üzüntü kaplamıştı içimi. Nedensiz üzüntünün ayağı daha siz çocukken alışır kapınıza. Bir kere yüz verip buyur edenin, dost bilip eşikten geçirenin vay haline, vay ömrüne!