Umberto abi bize, ortaçağın "gerçek" alimleri eliyle, gerim gerim gerilim veriyor. Tabi niyetim bu insanları yargılamak falan değil. Ellerinde bulunan imkanları en iyi biçimde kullanmak istediklerinden eminim!, yada değilim. Bir yerlerde, bereket bizi Savin ile biraz ferahlatıyor.
Hele bir, gemide iki kişi bölümü var ki!. Ciddi manada bitmesini istedikçe, bitmedi. Boğdukça boğdu. Şükür, yükü gemiden attık da rahatladık. Ancak sanıyorum, bir "araf" en iyi böyle anlatılabilirdi.
Kitabın sonuna ciddiyet ile yaklaşmam gerekiyor. Kafamdan atamadım:
Berto nun karanlık tarafı Ferrante. Ama burada asıl problem, Berto nun ne isaya ne musaya yaranabilmesi. Yani bu adam ne yapsa akıbetini cehennem görüyor. Her bir tarafı ateşini yine kendine göre götürüyor. Cehennemini kucaklamış, geçmişe dönemeyeceğini biliyor, belki son kıymet verdiği şeyin artık olmadığının farkında. Ölüm ile karşılaştığında insani tabiatını fark ettiğine yakınıyor. Yoksa bu, tanrıyı oynamaktan keyif alan dev, pişmanlık mı göstermeye başlıyor?
Bana öyle geliyor ki, "yeterince insan olduk, yeter!" diyen Berto, colophon bölümünde bizimle tekrardan eğlenmeye başlıyor. Neden sormamız gerektiğini anlamadığım sorularla bizi oyalıyor, tekrar yazgıyı eline alıyor.