"Ruh acısı, kaygıdan ve hüzünden, huzursuzluktan ve özlemden, ölüm arzusundan ve umudun défaillance*ından doğar ve başımıza gelenlerle depreşen bu yaralı duygular ne zaman üzerimize
inecek olsa, geleceğin, her nevi geleceğin ufku kararır. Şimdiki zamanın, geçmiş tarafından yutulmuş ve aşkınlığa varmaktan âciz olan bir şimdiki zamanın acımasız dikenleri ancak beklenti ve umut kırıntılarının hayatta kalmasına izin verir. Hayatın anlamı, hayata bir zamanlar anlam veren şeyler zarara uğrar ve yaşamanın, başkalarıyla birlikte yaşamanın, hayatımıza anlam veren deneyimleri yeniden yaşamanın zorluğu kati ve tehlikeli
bir şekilde artar. Ruhun acısıyla, dünyada varoluş şeklimiz kökten bir değişikliğe uğrar ve başkalarının, yakın ve uzak kişilerin sevgi ve dayanışma sözleri de cılızlaşır; kadın olsun, erkek olsun
hastalarda herhangi bir yankı ya da rahatlama uyandıramaz."