Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Gelişme kapısının kapanması, hareketsizlik ve hareketin önünün tıkanması; tüm güzelliklerin sonu burada başlıyor. Tüm çirkinliklerin başlangıç noktası burası oluyor. Tüm göçmen ya da mülteci veya en yaygın deyimiyle emigre toplulukların üyeleri bu yüzden çirkin oluyor. Tüm göçmen toplulukların üyeleri kısa bir zaman içinde hamam böceklerine dönüşüyor. Her türlü dedikodu, ikiyüzlülük ve kokuşma toplu olarak yaşayan, içinde bulundukları topluma açılamayan, içinde bulundukları toplumla birlikte gelişemeyen, değişemeyen ve değiştirerek geliştiremeyen göçmen topluluklarında görülüyor. Bu anlamda emigre olarak yaşamak için yurt dışına çıkmak gerekmiyor. Yurt dışında da mümkün. Yurt dışında ilerleyemeden kapalı olarak yaşamak, her gün biraz daha şekilsizleşmek mümkün. Ama böyle yaşamak için mutlak yurt dışına çıkmak da gerekli değil. İstenirse yurt içinde de emigre yaşamak yolları mevcut. İstenirse cinayet sitesinde bir sigorta evinin dört bölmesinde emigre yaşamı mümkün. İstenirse Türkiye'de Zola’nın Thereza Raguin'ini yaşamak mümkün. Her kahvaltıda sevgi yerine nefreti yudumlamak mümkün. Ya da bir iş hanının bir katında sabah ondan akşam yediye kadar telefona bakıp hamam böceğine dönüşmek mümkün. Bunun için yurt dışına çıkmaya da polis kovuşturmasına gerek yok. Yalnız­ca kapanmak ve havasız ve de hareketsiz kalmak yeterli.
Reklam
Kafka, 1920 yıllarının ilk yarısında öldü. Kapitalizmin gelişme hızının kesildiği, gazdan ayağın çekildiği dönemde yaşadı. Kapitalizmin coşku ve güven değil, yılgınlık ve çaresizlik saçtığı dönemi gördü. Arkasında George Samsa'yı bırakarak göçüp gitti. Stendhal, Julien Sorel'i yazarken, Kafka, Samsa’yı bıraktı. Sorel, muktedir olmak, Matmazel Mathilde ya da Madam Renal'a sahip olmak ve aynı zamanda baş kaldırmak isterken, Samsa, hiçbir şey istemiyor, başı eğik ve bir odada oturup hamam böceğine dönüştüğünü görüyor. Gelişmesi durmuş kapitalizm, baş kaldıramayan bireyleri, yaratıcı olamayanları, hareket edemeyenleri, ya da hareketlerinin önünü aşamayanları hamam böceğine dönüştürüyor. Samsa’nın dönüşümü insanın içini sıkıyor. Samsa, kapalı bir şişenin içindeki sinek kadar bile mücodele etmiyor. Okuyan, Sorel’i severken Samsa'dan tiksiniyor. Fakat yine de Samsa'yı okumak gerekiyor. Üstelik bugün­lerde daha çok okumak gerekiyor. Bugünlerde Türkiye'de Samsa'yı okumak gerekiyor: Türkiye’de bir çok hamam böceği fabrikası var. Düzeltmek gerek: Hamam böceği atölyeleri var. Çok büyük değiller, fakat, çok sayılabilirler. Henüz manifaktür aşamasındaiar. Hamam böceği atölyesi açmak için bir binanın bir katını tutmak yetiyor: Birkaç masa, birkaç sandalye ve bir telefon. Bu üretim araçları sağlanınca hamam böceği üretme teknolojisi çok basit oluyor. Her sabah saat ondan akşam yediye kadar bir odada oturup hiç hareket etmeden, bir yemek arası ve bol sigara ile, sürekli olarak telefona bakmak yetiyor. Böylece hamam böceğine dönüşme işlemi tamamlanıyor.
56 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kan davalısı olduğu toplulukla arasını düzeltmenin en kesin yolu kanları birleştirmekti.Tam bu husumet nikahla bitecek derken, atalarımızın dediği gelin ata binmiş ya nasip demiş, sözü aklıma geldi. Düğünün olduğu akşam denizden gelen bence at gibi bir adam .Arka kapakta aynen şu şekilde tanımlanır. Hikayenin üçüncü tekil şahsını ...denizden çıkıp gelen sarı saçlı beyaz tenli bir adam. İki metreyi aşan boyuyla bir devi andıran, "tanrıların dünyanın ilk dönemlerindeki erkekleri örnek alarak kalıba döktükleri "bu adam gelini beğenir ve sırtına vurduğu gibi gemisine atlayıp oradan uzaklaşır. Hikaye kaçırılan gelini kovalayan damadın intikam almak için azılı düşmanın peşine düşmesiyle başlar.Damat gelinine kavuşma yolunda yıllara meydan okurken maceradan maceraya koşar.Peki Düğün gecesi ayrılan yollar birleşiyor mu? Ya gözden uzak olan gönüle ne kadar yakın oluyor? Jack London Kuzey Kutup'unun soğuğunda kovalamaca temposunun yüksek bir kurgu sergiliyor.Kurdun Oğlu adlı derlemenin içinde yer alan bir hikaye olması sebebiyle diye düşünüyorum, ilk onbeş sayfada ne okuduğu anlayamamış olmanın verdiği bir sıkıntı var. Ama sonrasında inanılmaz keyifli bir macera sizleri bekliyor. Keyifli okumalar.
Bir Kuzey Macerası
Bir Kuzey MacerasıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202119,4bin okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Keşke söyleseydiniz de bilselerdi...
İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki, kendim bile sormadım kendime. Bir kere oturup da kendimle, Selami'yle konuştuğum gibi konuşmadım. "Sen niye böylesin Ethem, gel, otur
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,739 okunma
*ALGI OPERASYONU* 1989 yılı.. *.Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.* *Türkiye’ye* birkaç *dükkan açarak* pazarın nabzını yoklayan ünlü marka *aldığı sonuçla şoka girer.* Bekledikleri gibi olmaz. *Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.* 1991
Reklam
Fıtık Amca, o dolaylardaki sinemalarda oynayan bütün filmleri seyredip “Hazret-i Ömer’in Adaleti” adlı yerli filmi uygun bulup karısına o filmi görebileceğini söylüyor. Necmiye... Genç kadının adı. Gidiyor sinemaya... Fıtık Amcanın içi pırpır... Ertesi akşam erkenden eve dönüyor. Oh, çok şükür Necmiye evde. — Necmiyaa? — Efendim. — Ne yaptın ben
Sayfa 18 - Du Bakali N’olecakKitabı okuyor
Azmi ve ileri görüşlülüğü.
Bir akşam sofrasındaki arkadaşlarına makam dağıtırken Nuri (Conker)e: Seni de başvekil yapacağım, der. O birader, beni başvekil yapmak için sen ne olacaksın? -Bir adamı başvekil yapabilecek adam! Bu fıkrayı Cumhurbaşkanlığı devrinde Nuri Conker bır iki defa anlatmıştı. Mustafa Kemal için içki, kadın, buluşma, eğlence, hepsi kafasından gönlünden bir türlü kopup ayrılmayan büyük kaygının ve bir şey yapmak, bir şey yapabilecek otoriteyi avucu içine almak hır- sının gölgesi altında idi.
Sayfa 59 - Pozitif
112 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Anımsayarak ve anımsadıklarımız kadar uyanırız!..
Bu kitap yazarında önsöz de belirttiği gibi "bir yaşayamama kılavuzudur," ve "koşarken geriye bakma çabasıdır." İnsanın sıradan bir gününü nasıl yaşayamadığını derinlemesine ele alan, felsefi bir bakış açısıyla anlatan ve her bölümünü okurken insanın günlük yaşamını, kendi davranışlarını sorgulatacak türden güzel bir eser. Yazarımız aynı zamanda her bölümde ünlü düşünürlerin, filozofların eserlerinden kesitlere, sözlere yer vererek kendisinin daha iyi anlaşılmasını sağlamış. Yazarımızın
Oblomov
Oblomov
' dan verdiği şu kesit insanın ne için yaşadığına dair düşünmeye sevk ediyor; "Ne için yaşadığını bilmiyorsan her gününü öyle ya da böyle yaşamak için yaşarsın. Bir günü daha geçirdiğin, akşam olduğu için sevinirsin ve gece rüyanda da o günü ne için yaşadığını, yarını ne için yaşayacağını kendi kendine sıkıntılar içinde sorarsın." Evet, yaşamak için yaşıyoruz sadece, bir anlamsızlık, ihtiyaçsızlık, doyumsuzluk içerisinde, ya da bir şeylere hep bir yetişme telaşındayken anı yaşayamadan öyle anlamsızca geçiyor bir günümüz. Bu anlamsızlığımız, yaşayamayışımız bir felsefi akım olsaydı, yazarımızında dediği gibi adı kesinlikle "Varolamayışçılık" olurdu. Yazarımızın kalemine sağlık:) Keyifli okumalar;) #OkurYayınGrubu #OkurKitaplığı
Sıradan Bir Gün
Sıradan Bir Gün
Ramazan Sarısakal
Ramazan Sarısakal
Sıradan Bir Gün
Sıradan Bir GünRamazan Sarısakal · Okur Kitaplığı · 202219 okunma
AVE MARIA Rüzgar tersine esiyor. Niçin? Eski günler geri mi gelecek? Kımıldıyor kozasında böcek Bildiği hayata doğmak için. Neden içimize doldu vehim?
Reklam
Geberiyorum ve ağlıyorum
Geberiyorum ağlıyorum kendimi parçalıyorum mümkün mertebe hissettiklerimi aktaracağım satırlara ve umarım beni tanıyan biri okumaz bu yazdıklarımı çünkü duygularımı tanıdığım kimsenin bilmesini istemem, neyse bana ne ya biliyorsa bilsin Allah’tan saklamadığımı ondan mı saklayacağım Gerçek duygular 18 nisan 2024 Bir garip kimsesiz biriydin bu
217 syf.
·
Puan vermedi
Değerli eğitimci, siyasetçi, yazar Mustafa Gazalcı’nın kaleminden, içeriğiyle okurunu geçmişe taşıyan “Yolumuzu Aydınlatanlar – Cumhuriyet’in 10 Eğitim Yıldızı” adlı kitaptan söz edeceğim sizlere… Cumhuriyet Devrimi’nin büyük ülküsü “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştirme atılımının özverili, çalışkan yıldızları; Mustafa Necati,
Yolumuzu Aydınlatanlar
Yolumuzu AydınlatanlarMustafa Gazalcı · Cumhuriyet Kitapları · 20231 okunma
"Hepimiz şu ya da bu an savunmasız oluruz. Yalnız yaşarız ve bu durumda, bir gece uykudayken, becerikli ve sessiz biri kolaylıkla eve girebilir. Böylelerini durdurabilecek bir kilit yoktur. Yalnız yaşamasak bile, hepimizin tek başımıza kaldığı dönemler vardır, işte bu dönemlerde savunmasızlığımız da artar. Bazen bu savunmasızlık zirveye yükselir, bunun için insanın alışkanlıklarını bilmek yeterlidir. Gece ya da sabah erken, daha tam uyanmamışken, otoparkta, herkesten uzakta, akşam, haftalık antrenmandan ya da bir toplantıdan dönerken, parka koşmaya giderken, geceyarısı çocuğunu almak için bir arkadaşın evine uğrarken. Ya da haftanın herhangi bir günü, komşulardan hiçbiri evinde değilken ve elektrik şirketinin görevlisi sandığı bir yabancıya kapıyı açarken... Birkaç saniye bile yeter. Çok çok, bir dakika. Herkesin gardının düştüğü bir an vardır mutlaka. Ve zeki, tecrübeli, hazırlıklı biri için, ne zaman ve nasıl vuracağını belirlemek uzun sürmez. İşte o zaman öteki için çok geçtir."
144 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
"Alevli bir köpük sadece dünya.." Nasıl başlasam acaba diye tereddütte kalırken bu dizelerde takıldığımı farkettim. Sanki bütün eseri içinde barındıran satırlar olmuş. Duygularda, zamanda, insanda alevli bir köpük gibi dünya sahnesinde yanıp sönerken bu dizelerle seyircisi konumuna alıyor bizi bu eser bir aralık. Geçişi de, izleyişi
Rüveyda
RüveydaNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20203,975 okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Erkeklerin kendi­ lerine özel bir eğleniş tarzları vardır ki bunu kabullenmekten başka çare yoktur. Kendilerince amaçladıkları işler, mevcu­ diyetine inandıkları ihtiyaçlar var, ufak tefek birçok adet... Zaten erkekler, aile babası olmaya karar vermek için o kadar tereddütler geçirir ki artık bir kere buna karar verecek olur­ larsa biz de fazla üstlerine düşmemeliyiz. Ben, hiçbir vakit benimkine "Neredeydin?" diye sormam. Bana aklına gelen masalı anlatır, ben de inanının yahut inanır gibi gözükürüm. Böylelikle bana hıyanet etmiyor kanaatİ içindeyim. Güzelim, erkekler uçurtmalar gibidir; ne kadar iplerini salıverirsen on­ ları o kadar fazla tutmuş olursun. Bazen günler olur Selahat­ tin'in canı sıkkın görünürse derim ki, "Sen bu akşam evde sıkılacaksın. Haydi git, arkadaşlarınla buluş hatta yemeği de dışarıda ye, biraz geleni geçeni görürsün, hatta kadınlara bile bakmaya izin... Sen biraz açıl, ben de çocuklarla uğraşayım." Derhal beni öper ve bırakır gider. Canının sıkkınlığını benim yerime başkaları çeker. Aklından geçen bütün saçma düşün­ celeri... Erkekler akşamları birbirine saçma sözler söylemeye meraklıdır. Evet, bütün saçma sözleri sarf eder, tüketir. Nihayet gece yarısına doğru hafıfleşmiş, tazelenmiş olarak eve geri döner.
Füruzan
FüruzanHalid Ziya Uşaklıgil · 045 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.