Metroda giderken etrafı dinlemek âdeti beni bir gün ya öldürecek, ya dövdürecek. Cuma günü Tünel’e ulaşmaya çalışırken metroda (Sebastian, metro yerine “yer altı treni kullanabilirsiniz diyen word programın kafa, göz girişebilirsin yüksek müsaadelerimle) gençler arasında bir yıldız meselesi açıldı. Baktım satışa çıkarılan yıldızlardan
Sayfa 24 - Yitik Ülke YayınlarıKitabı okudu
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Reklam
Geride bir anne, bir kadın ve bir çocuk bırakıyorum. ... Böylece ölümümden sonra üç kadın oğulsuz, kocasız, babasız kalacak.Farklı türden üç öksüz; yasa açısından üç dul. Haklı olarak cezalandırıldığımı kabul ediyorum.Peki bu masumların suçu ne? Ne önemi var! Onurları lekeleniyor, felakete sürükleniyorlar: Bunun adı adalet. Yaşlı zavallı annem beni endişelendirmiyor; 64 yaşında ölüm haberim onu öldürecek ... Karım da beni hiç endişelendirmiyor ; zaten sağlığı şimdiden kötü, sinirleri bozuk. O da ölecek. Tabii ki delirmezse.Delirmenin insanı yaşattığı söylenir; en azından bilinç kaybolduğu için daha az acı çekilir, ölü gibi uyunur. Ama kızım, yavrum, şu anda gülen, oynayan, şarkı söyleyen, hiçbir şey düşünmeyen zavallı küçük Marie'm, işte o beni kaygılandırıyor.
ÖLMEYE SEVDALANMIŞAM! (Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.)
Kendilerinden çok üstün olan düşmanın amansız ateşine karşı siperde sıkışan 6 osmanlı askerinin hikayesi, bu milletin özünü anlatan bir destandır. Hemde ne destan! Bu altı askerin; birisi Arap, birisi Arnavut, birisi Çerkez, birisi Laz, birisi Kürt ve birisi de ailesiyle birlikte müslüman olan bir yahudiymiş. Bir kaç dakika sonra sipere
Sayfa 26 - NesilKitabı okudu
Hatalarıyla, kusurlarıyla, günahlarıyla sevebilenlere.
"Poyraz Musa, bu işte ne senin, ne de benim suçum var. Yalnız senin kimseye söylemediğin, seni insanlığından utandıran bir derdin var. Kendine bile söylemediğin bir derdin mi var, savaşta çok mu insan öldürdün, çok mu çocuk kestin, çok mu kadınların ırzına geçip sonra da kadınları, kızları mı öldürdün, bana sarılırken beni bırakıp
Hatırlar mısın anne, bundan 15 yıl önce... 8-9 yaşlarındaydım. Cebimizde 5 lira ile pazara gitmiştik. Birde kardeşim vardı yanımızda. O 3 yaşındaydı. Evden  çıkarken beni tembihlemistin. "Patates, soğan alıp hemen geleceğiz." diye. Yola koyulduk, pazarın girişinde kiraz satan adam vardı. Bizim küçük paşa kiraza elini attı. Annemde ses etmedi. Annem ses etmedi ama tezgah başındaki adamın " Her gelen bu tezgahtan bi kiraz alsa, akşama bişi kalmaz abla" diyip bağırması yetti. Bende bağırdım o sıra anne duydun mu? Hatta haykırarak bağırdım içten içe. Gözlerin doldu gördüm ben anne . Herkesin bize bakışınıda gördüm anne. Sen beni tembihlemesende ben biliyordum anne. Ama o küçüktü. O gün yemin ettim ben okuyacağım diye. Hep en iyisi olmaya çalıştım. Hani kızarsın ya bana ara sıra; "Bu hırs seni öldürecek." diye. O hırs hep kirazdan anne. Ben o gün yemin ettim. Kimseye muhtaç etmicem ailemi diye. O yüzden hem çalışıp hem okudum. O yüzden üniversitede birinciliği kaptım.  O gün bugündür kiraz yiyemem. Dokunur bana. Bedenime değil ruhuma dokunuyor.  Şimdiyse hala çabalıyorum. Bu günümüze Elhamdülillah.  Şimdi hiç biriniz beni tanımıyorsunuzya; ben "Tanımayanlar Ülkesinde" daha özgürüm.  (Not : Bu olayı anlatmaktan hiç bir zaman utanmadım.)  youtu.be/HnXygtVZbOI
Reklam
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Vasiyetnamemi yazdım. Neye yarar? Ben pahalıya mal olan bir mahkûmum ve tüm mal varlığım masrafımı ancak karşılar. Giyotin çok lüks bir idam aracı. Geride bir anne, bir kadın ve bir çocuk bırakıyorum. Pembe yanakları, iri siyah gözleri, kestane rengi uzun saçlarıyla çok sevimli, üç yaşında narin bir kız. Son gördüğümde iki yıl bir aylıktı. Böylece ölümümden sonra üç kadın oğulsuz, kocasız, babasız kalacak. Farklı türden üç öksüz; yasa açısından üç dul. Haklı olarak cezalandırıldığımı kabul ediyorum. Peki bu masumların suçu ne? Ne önemi var! Onurları lekeleniyor, felakete sürükleniyorlar: Bunun adı adalet. Yaşlı zavallı annem beni endişelendirmiyor; altmış dört yaşında, ölüm haberim onu öldürecek.
Sayfa 13 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Haklı olarak cezalandırılacağımı kabul ediyorum. Peki bu masumların suçu ne? Ne önemi var! Onurları lekeleniyor, felakete sürükleniyorlar: Bunun adı adalet. Yaşlı zavallı annem beni endişelendirmiyor; altmış dört yaşında, ölüm haberim onu öldürecek. Veya ayak tandırında hala biraz sıcak külün kalacağı ana kadar birkaç gün daha yaşarsa hiçbir şey söylemeyecek. Karım da beni hiç endişelendirmiyor; zaten sağlığı şimdiden kötü, sinirleri bozuk. O da ölecek. Tabii ki delirmezse. Delirmenin insanı yaşattığı söylenir; en azından bilinç kaybolduğu için az acı çekilir; ölü gibi uyunur. Ama kızım, yavrum, şu anda gülen, oynayan, şarkı söyleyen, hiçbir şey düşünmeyen zavallı küçük Marie'm, işte o beni kaygılandırıyor!
Beni öldürecek. Hayır, ben kendi nefsimi öldüreceğim, halbuki bu bir cinayettir. Kaçsam mı ? Ya çocuklarım ? Ayrılsam mı ? Fakat on beş sene evlilikten sonra M. de Mortsauf'la beraber kalamayacağımı babama nasıl söylemeli? Hem babam veya annem buraya gelirlerse o, ağırbaşlı, uslu, terbiyeli, hoşsohbet olacak. Sizce, evli kadınların babaları var mıdır? Anaları var mıdır ?..
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.