Dünyevi olan her şeyin yüzü bu dünyaya bakarken, bir tek aşkın iki yönlü yaratıldığına inancım sonsuzdu oysa ...
Öyleyse, seni bu duruma getirenin, sonu gelmiş bir aşk olduğunu düşünüyorum. Sonu gelen bir aşk için, bitmesine izin vermekten başka olası bir tepki yoktur. Ancak gitmesine izin verirken sen de onunla gidersin, yaşamın döngüsü kırılır ve sen de merkezden daha uzakta başıboş dolanırsın, boş bir alanda kendini kaybedersin, biçimsiz uçurumlara atlarsın. Aşk hastalığına deva yoktur. Ne kadar ıstırap çektim, hayal bile edemezsin, kardeş. Ne büyük dehşet, ne çok gözyaşı, kâbus, ateş. Yine de kendi kendimi yok etme sarmalından kurtulabildim.
Sayfa 30
Reklam
Aşk insanı mahvedebilir, tekrar ayağa kaldırabilir ve yeniden dağlayabilirdi; bugün beni, yarın seni ve ertesi gece onu sevebilirdi, işte böyle istikrarsızdı. Ama kırılamaz bir mühür mumu gibi sağlam kalabilir, ölüm gelip çatana kadar sönmeyen bir ateş gibi yanabilirdi de çünkü bu kadar sonsuzdu işte. O zaman aşk nasıl bir şeydi?
Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende; İşte İbrahim olmak bu !
Maalesef bugün Ayşe, Fatma, Hatice, Ahmet, Mehmet, Mustafa gibi İslami isimler yavaş yavaş terk edilmekte bunların yerine Doruk, Ateş, Toprak, Güneş, İlayda, Belinay vb. gibi sadece değişik olmak için koyulan isimler revaç bulmaktadır. Bir de Kur'an-ı Kerim'de geçen her kelimenin müspet bir şey olduğu zannına kapılıp verilen Ecrin, Aleyna vb. gibi anlamsız isimler var ki bu isimleri de çocuklarımıza vermekten kaçınmamız gerekir.
". Peygamberin putlara karşı resmi ve heykeli yasakladığını düşünüyorlardı. Oysa konu biraz araştırılsa, istam peygamberinin sadece kendi resim ve heykelinin yapılmasın istemediği ortaya çıkardı diye düşünüyordu ressam. Çünkü kendisi kısıtlı kaynaklarla da olsa bu bilgiye ulaşmıştı. İslam peygamberinin bu yasağı koyma sebebi ilerde kendi resmine ve heykeline tapınılmasını önlemekti..."
Reklam
Ah yarabbi, ne olur insan hiç but sıkıntıları duymadan yalnız aşkı duyabilse! Bu ne belli şey!Ateş gibi yakıyor içimi. rahat yok, kurtuluş yok bundan. birdenbire içime Dolan bu kaygılar, tasalar nedir? aşk bur hayat okulu, ama ne zor bir okul!
Başlangns, Söz, Tanrı, Söz başlangıçta Tann'nındı Bugün, Her şeyin sonu, Tanrı'nın sonu, Tanrr'yla olmanın sonu. Bugün Ne Tanrı ne de ateş var. Dostlar, merhamet edin, yalnızhığımızın işkencesi yeter insanlar kendi görüntülerinin artıklarına ağlıyorlar. Bu büyük yalnızlık bize yeter.
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yasa gelince anlarmış.
Diğer rivayete göre Gök Türkler, Suo ülkesinde ortaya çıktılar. Burası Hunların kuzeyindedir. Onun soyunun büyük insanı A-p'ang-pu'dur. On yedi erkek kardeştirler. Onlardan birine 1-ssu-ni-shih-tou derler. Kurttan doğ­madır. A-p'ang-pu ve diğerlerinin karakteri biraz aptalca olduğundan, onların ülkeleri yıkılıp harap oldu. 1-ssu-ni-shih-tou ise farklı karaktere sahipti rüzgara ve yağmura hükmedebilirdi. Iki kadınla evlendi. Biri yaz ruhunun kızı, diğeri kış ruhunun kızı idi. Kadınlardan biri hamile kaldı ve dört erkek çocuk doğurdu. Onlardan biri değişti, beyaz kuğu oldu. Onun ülkesi A-fu Suyu'nun kenarında idi ve unvanı Kırgız (Ch'i-ku) oldu. Bir diğerinin ülkesi Ch'u-hsi Suyu kenarında iken, bir başkasının ülkesi Chien-ssu-ch 'u-hsi-ch'i dağındadır. Onun büyük oğlu burada idi. Bu büyük dağda yine A-p'ang-pu neslinden insanlar vardı. Ayrıca çok çiğ vardı. Kar kış olduğunda bu oğul ateş çıkararak besledi hepsine yardım etti. Bu sebepten ateşi bulan oğul reis oldu. Unvanları ise Türk (T'u-chüe) idi. Işte Na-tou-liou budur. Onun on karısı vardı. Doğan çocukların hepsi kendi annelerinin kabile adlarını isim olarak aldılar. Kabile ismi A-shih-na olan en küçük eşinin oğludur. Na-touliou ölünce on karısı ve oğulları seçim yaparak birini reis seçmek istediler. Büyük ormanda ağaçların altında toplandılar; şöyle karar verdiler: Ağaçlar tarafında en yükseğe zıplayan reis seçilecekti. A-shih-na'nın oğlu gençti. Ve en yükseğe zıpladı. Herkes onu reis olarak kabul etti. Unvanı A-hsien Şad idi. Neticede hepsi kendini kurt soyundan kabul ediyordu.
Reklam
Bu soğuk ve sıcaklık, ıslak ve kuruluk Bu beyler ve yoksullar, zengin ve yoksul Bu toprak ve hava, ateş ve su Bu gece ve gündüz ve gölge ve ışık Bu ayrılıklar, kavuşmalar, sevinç ve gamlar, Bu ölüm, hayat, şenlik ve matemler,
Hüzünlü bir ifadeyle bakarken birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapattı. Kollarını bana sardı. Beklemiyordum, bir an hareketsiz kaldım ve bu bile Ulaş'ı hatırlattı bana. Ne zaman sarılsam o da taş kesilirdi. Onu şaşırtan aniden hissettiği sevgi miydi? Sevgi aniden olmaz ki Ulaş. Bir çiçek gibi büyür insanın içinde. Bakmazsan küser, solar gider. Bakarsan dolup taşar içinde.
Bu yangın dokunuyor derine, hep derine Bu yangında yürüyor yolcular kaderine
"Masonlar önceleri kusursuz bir örgütlenmeyle gizli, mistik ve sembollerden oluşan mimari bilgileri saklayan taş İşçileri olarak biliniyorlardı. İşte Ayasofya'nın kadim mimari planları da bu temele dayanır.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.