Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
SEVMEK CADDESİ SAKİNLERİ
Anladım, kabullendim kalbim susmaz, Biraz göçmen havasında, Biraz ateş pahası sıcakta. Hiç bir hâlim ve kudretim kalmadan, Mecalim kalmayana kadar alıştım bu aşka. Velev ki Allah göstermesin olmasın karşılığı, Bende uzanır gökyüzüne bakarım. Yanımda ki teyzelere desem mi her şeyi? Belki kalbimi okurlar sükutluğumda nefesimde, Aşkın erbabları tam yanımda. Havada sıcak mı sıcak, Kim yine benim kadar aşık oldu anlamam. Birkaç sokak aşağıda ki sahilde, Nasıl kavuşmuştur kim bilir aşıklar, Şimdi bende güzel bir his hissettim. Bir şarkı tutuyor gönlümü albatros duraklarında, Gökyüzünün kuşlarıyla doğaya bir merhaba. Bana en güzel aşkı anlatsınlar, Çünkü ben sussam kalbim susmaz, Bana şu hâli bir güzel anlatsınlar. AYKUT BARIŞ ÇELİK
Önce Müslüman ! sonra Türk 'sün sen ! Morfik alanda bu Toprak' larda Kayıtlı! Olan şeylerin yeteri kadar bilinc'inde miyiz acaba ??
Reklam
-"Sevilmekten korkma bu kadar." Sevgiden değil, sevginin açacağı kapanmaz yaradan korkuyordum ben. En büyük yaralarımız kalbimizde en çok yer edenlerin hatırasıydı. ~Ateş-yanmak 🥀
21.04.2024
Ellerim buz kesmiş gibi soğuk, sanki dokunsa hissedemezsin, sanki dokunmaktan çekinirsin. Zaman, sanki koşuyor, hiç durmadan ilerliyor, bir anı bile es geçmeden. Vakit ise dar geliyor, yetmiyor, sığamıyorsun içine. İsmin gizli, sanki yüreğimin en derin köşelerine saklı, sadece benim bilip hissettiğim bir sır gibi. Gözlerim yine göğe dönük, hisli hisli bakıyorum. İçimde fırtınalar kopsa da dışarıya hiçbir şey yansımıyor gibi. Yaralarımı dikerken dikişler tutmuyor, sanki her bir dikişten damla damla seni kaybediyorum. Kara bulutlar gökyüzünü kaplamış, her yer gri, her yer sisli. Sırlanmış yıldızlarım var, içimde parlayan ama kimseye gösteremediğim. Yollar ıslak, sokak sokak seni arıyorum. Ama bulunmuyorsun, sanki bulunmak istemiyorsun. Gözlerim nemli, istesem de gizleyemem içimdeki fırtınayı. Gel desem yine gelmezsin, her seferinde kalbim biraz daha kırılır. Bilirim ki, sen de beni istiyorsun ama ayaklarına söz geçiremezsin. Kırk hüznün kırkını yaşadım, arttı yüzümdeki çizgiler, döküldü saçlarım. Otuzumda yaşlandım, her yaşamış olduğum acıyla birlikte. Bilemem, zaman tekrar getirir mi bizi yan yana? Hasretin ateşi her an içimi yakıyor, yanan bir ateş gibi. Ya öldür beni bu hasretle ya da yaşat, ama ortada bırakma beni. Seni heba etmedim, sevdamı korudum. İplere boncuklar dizdim, her birine senin yüzünü çizdim. Yokluğunu yaşadım, çektiğim acıları hiç bitmedi. Öldüm ve öldüğümü hissettim, ama sonra dirildim ve yeniden hayata tutundum.
Cem Karaca- Tamirci Çırağı
🎶🎶🎶 İyi Geceler Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar Elleri ak yumuk yumuk, ojeli tırnakları Nerelere gizlesin şu avucum nasırları Otomobili tamire geldi dün bizim tamirhaneye Görür görmez vurularak başladım ben sevmeye Ayağında uzun etek, dalga dalga saçları Ustam seslendi uzaktan oğlum al
"ateş oldum, yanıp tutuştum kendi düşüncelerimden, niye bu katılık, bu güvensizlik, bu nefret?"
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
Reklam
"Yolun zorlu, mücadelen meşakkatli olacak. Buna rağmen sen ilerlemek için elinden gelen her şeyi mütemadiyen yapacaksın. Yolculuğu seveceksin. Bu sevgi içindeki ateş olacak. Böylece bu yakıt seni yol boyunca götürecek. Lakin bazen karşına aşılmaz denilen dağlar çıkacak. Sen diyeceksin ki ben bu dağları aşarım. Onlar seninle alay edecekler. Küçük görecekler. Sen nesin ki ne olabileceksin diyecekler. Sen buna rağmen yılmayacaksın. Üzüleceksin. Kızacaksın. Fakat onlara kendini ispat etmeye çalışmayacaksın. Sen sadece "her şeyi iyi etmek için" çalışmayı sürdüreceksin. Görenler görecek. Seninle olanlar olacak. Sen yine de sevgini içinde taşıyacaksın. Bu sevgi sana yol göstermeye devam edecek. Tüm acı ve üzüntülerine rağmen seni güçlü kılacak. Bir gün gelecek ki geriye dönüp baktığında en güzel günlerin o zorlu mücadele günlerin olmuş olacak. Çünkü yolu değerli kılanın uğrunda ilerlenen olduğunu sen bileceksin. Bunu hep hatırlayacaksın, ona göre yaşayacaksın." (Jack Brighty'den)
Canını yakmasın dikkat et bu yangınlar Benim dört yanım ateş
Ama aslında hiç tanışmamışlar.
Kuzguni siyah saçlı, amber kokulu, ilaçlarını aksatmadan alan, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, aynı şarkıyı onlarca kez arka arkaya dinleyen, 0.7 ucu kaleme alttan yerleştiren, yürüyen merdivende solda duran, sokakta kendi kendine konuştuğu anlaşılmasın diye telefonu kulağına dayayıp yürüyen, havucun önce dışını, sonra içini kemiren, tuvalet kağıdını üstten çekilecek şekilde asan, çikolatalı ve frambuazlı dondurma seven adam; adı Nemrut olsun mesela; kadına sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane aşık olmuş. Koyu kahve saçlı, vanilya kokulu, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, sakızı balon yapıp içini gazla doldurarak karıncalar için ucan balon yapmayı hayal eden, ansiklopedi okuyan, kuguş digiligi kogonuguşagan, mükemmel daireye inanmak isteyen, direksiyonu sadece sol eli ile tutan, yumurtayı rafadan yiyen, cenin pozisyonunda uyuyan, delirerek ölmekten korkan ve enginarı bezelyesiz pişiren kadın; adı Turkuaz olsun mesela; adama sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane âşık olmuş. Sanki bakışırlarken gözleri arasında bir köprü kuruluyor, o köprüden küçük küçük ateş topları yuvarlanıyor ve dokununca, hatta yaklaşınca, kızıl kıvılcımlar çıtırdıyormuş. Kadın baktığında adam şeffaflaşıyor, iç gösteriyormuş. Ve adam sevdiğinde, kadının ağzına bal tadı geliyormuş. Ama aslında hiç tanışmamışlar. Aynı düzlemde, aynı zamanda ve hatta aynı evrende bile yer almamışlar. Masal bu ya; uzaktan sevişerek ölüp gitmişler. “Biz ayrı kainatların güzelleriyiz” Zeynep Albaraz Gençer Sis Dergi
iyi gecelerr
“Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.”
Cahit Sıtkı Tarancı
Cahit Sıtkı Tarancı
Reklam
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Cahit Sıtkı Tarancı
Cahit Sıtkı Tarancı
rivayet o dur ki ! uyku ve kuyu arasındaymış ömür masalı ne üç elma düşmüş gökten ne de can verilmiş balçığa o ıssız korularda dilsiz bir söylencedir Yusuf’tur biraz biraz kuyu ve zindan ve şakırdayan zincirlerin sesi tırmalarken kulağını kölelerin yağız atların yelelerinde akan çocukluğumdur ve babam köylüdür çokça çok esmer, çok
Gelmedin
hangi rüzgâr sabırla böyle koşar ardından hangi el nakış nakış gergef dokur adından susarsam, anlatır mı seni göklere tarih bensiz olur mu sabah, güler mi kara talih gelmedin; koptu zincir; parçalandı anılar sardı bütün ruhumu tükenmeyen ağrılar kalbimin pembe köşkü harâb oldu; gelmedin bahçesinde açan gül turâb oldu; gelmedin
Nurullah Genç
Nurullah Genç
bil ki, kıyamet kopsa, bu ateş sönmeyecek heyhat!..şâir mehtaba bir daha dönmeyecek
KALBİM DARAĞACINDA ASILI
Kalbim orta yerinde kurulan darağacında asılı Aylardan Aralık Birazdan mürekkebim akıtacak sancılı cümlelerini Tarumar olmuş, son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir keder gözbebeklerimde. Yeni sancılara gebe duygularım ,doğum arefesinde... Oysa hazir değildi yüreğim yeni doğumlara Kaçmaya çalıştıkca gözümün önünde vuruyor beni Itirafcı kimliğim,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.