Efendim hikayemiz bir matruşka gibi içten içe çıkıyor ama en nihayetinde bir ümitsizlik romanıyla karşımıza gelecek ki o romanın aslında o hikayenin ana karakteri Raif Efendi.
Raif Efendi’nin başından geçen garip ve ümitsizlik aşısıyla dolu olan hikayesi başta birkaç argümanla merak uyandırılmaya gayret ediyor. Ama o gayretlerin hiçbiri sonuç
Galiba hayatımda karşılaştığım en ilginç hikâye kitabını okudum. Cuniçiro Tanizaki'nin 1933'de yazdığı bu eserin bu kadar şaşırtıcı olabilmesini neye bağlamak gerekir, gerçekten bilmiyorum. Çevirmen Oğuz Baykara, Sunuş yazısında Tanizaki için "gelmiş geçmiş bütün Japon yazarlar arasında edebiyatı "ölüm"den ve
"Huzursuz, hüsran duyan kalp," diyorlar; "Benim, buradayım," diyemiyorum. "Allah koru sun!" diyorlar. Kendimi nereye saklayacağımı şaşırıyorum. Kalbin saklı olduğu yer iyi ki böyle derinde. Acaba beni görüyorlar mı? Acaba bu insanların hiç kalpleriyle işleri oldu mu, kalbin her an soyulmuş hissinde olması nasıl biliyorlar mı, herkesin kalbi bu kadar oynak mı, bu kadar hevesli ve bu kadar dar ve alıngan mı, bu kadar kendini bilmez mi, kalp şımarmak mı istiyor, yatışmak mı, bunu nasıl öğrenebilirim? Ben yatışmak istiyorum. Kendimi bildim bileli galiba şımarabilmek istedim, bu bana verilsin istedim. Öyle derin bir açlık ki mide kazınması gibi kalbimi kazıdı durdu. Başka şeye bakıp geri çekilemedim. Otuz sene kasap vitrini seyretmiş, lokma yiyememiş kedi gibi, otuz sene dünyayı seyret tim lokma yiyemeden, artık canım da bir şey istemiyor.
“İnsan doğruyu nasıl bulabilir? Bütün bunlar oldu mu, olmadı mı? Düşünmemek en iyisi galiba. Okuyacağım. Kitap okumadan bunlara nasıl katlanabilirim? Düşüncelerimden kaçmanın en iyi yolu bu."
"Ben bir insandım!"
Ölen kahramanlarımızın arkalarında bıraktıkları miras.
Hikaye İbrahim isimli gazetecinin, çocukluk arkadaşının ölümünü araştırmak için Mardin'e gitmesiyle başlıyor. Hüseyin Mardinli, yardımsever ve dindar biridir, mülteci kamplarında insanlara yardım etmeye çalışır. Mültecilerden biri olan Meleknaz ile
"Bir şeyler kafamın içinde çok yer kaplıyor" dedi adam sıkıntılı bir ifadeyle.
Neler mesela?" diye sordu kadın.
"Geçmişte yaşadığım şeyler.Hatalar,yanılgılar, neredeyse bile bile işlediğim yanlışlar." diye neredeyse kendi kendine mırıldandı adam.
"Herkesin pişman olacak şeyleri vardır hayatında" dedi kadın başını işinden kaldırmadan.
"Sadece pişmanlıklar değil", dedi adam, "özlediğim, unutturmayı bir türlü kendime kabul ettiremediğim şeyler de var". Kısa bir sessizlik oldu, sessizce düşündüler meseleyi biraz.
"Kendini içine bu kadar hapsetmemelisin, hayat devam ediyor" dedi sonra kadın.
"Hayatın devam ettiğine şüphe yok" dedi adam bakışlarını pencereye doğru çevirerek, "galiba ben artık [hayatın] peşinden koşmaya eskisi kadar meraklı değilim!"
Rasim Özdenören’in okuduğum ilk kitabıdır. Kitap 1984 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın hikayesi ödülünü almış.
Bu kitabında kısa kısa toplam on adet hikaye var. Genel olarak bütün hikayeler güzeldi.Kitaptaki sözler, betimlemelerle şiir okuyormuş gibi akıp gidiyor.Spoilerimi vereyim sizlere;
"Ben neyi sevdiğimi biliyor muyum? Galiba tükeniyor, sevgi de tükeniyor, her şey de. Bir çaresi olmalı tükenmeyi önlemenin."
"Hayat. Doyumsuz bir yaşama isteği. İnsan çıldırabilir. Gecenin döşüne yaslanmış ay. Ne kadar fiyakalı bir duruştur o. Her şey ne kadar sevindirici. Ne güzel. Bir ibadet haline getirmeli yaşamayı."
Rasim Özdenören iyiki tanımışım, diğer kitaplarınada devam edeceğim.Bu kitap hüzünlü bir kitaptı."O zaman"hikayesi özellikle...Bir taraftan hüzün veriyor diğer taraftan hayatın gerçeklerini betimlemeriyle vurguluyor.Okumaya değer.
Sağlıcakla kalın