‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası...
Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim.
Öyle roman
Bir kız arkadaşı vardı, on yıldır beraberdiler. “Birini terk etmek teorik olarak imkânsızdır,” derdi. “Onu terk ettim diyelim, peki hatıraları nasıl terk edeceğim? O tonlarca hatırayı zihnimde değil de sırtımda taşıyacakmışım gibi hissediyorum.” O akşam oturduğumuz yerden ayrılırken de dönüp arkasına bakmıştı hüzünle. “Geçmişi unutmak istiyorsan geleceğe de gözlerini kapatman gerekir Salih,” demiştim o zaman.
“Bu cümle senin mi?” diye sormuştu.
“Benim hiçbir şeyim yok Salih. Uykum bile.”
“Bak bu laf güzelmiş.”
“Bu laf da benim değil, Memet Baydur’un.”
Geçmişi unutmak istiyosan geleceğe gözlerini kapaman gerekir.
+Bu cümle senin mi?
Benim hiçbir şeyim yok uykum bile.
+Bak bu laf güzelmiş.
Bu laf da benim değil Memet Baydur'un.
Pek tarzım olmadığı için normalde gördüğümde alıp okumayacağım bir kitaptı. Edebiyat sınavında sorulacağı için okumuştum ama bitirdiğim her efsaneye "Bu benim bu kitaptaki favori hikayem" olsun dediğimi hatırlıyorum. Sürükleyici ve insanı saran bir kitaptı.
Rıfat, günleri işe yarar bir biçimde biriktirebilmek için bir hikâyeye ihtiyaç olduğuna karar verdi. “Benim bir hikâyem olmalı!” dedi, “Bir hikâyenin içinde olmalıyım ki, günler aynı kaba damlasın.” Ama insan bir hikâyenin içinde olduğunu nasıl anlar? Anlayabilir mi? Anlamak için çabalarken olmayan bir sınır çizgisinin bir o tarafına bir bu tarafına geçmekten yorgun düşmez mi, çıldırmanın eşiğine gelmez mi? Yaşayıp gitmenin, avarelik etmenin merhametinden mahrum kalmaz mı?
Haydut Karokep
Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı:
-Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve
dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz?
Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri
soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
Nadal'ın Grand Slam finallerindeki her bir serviste her bir oyunda hissettiklerinden tutunda, çocukluğuna, aile bağlarına, kişiliğine hatta çoğu sporcunun idrak etmekte zorlandığı profesyonel sporun sağlıksız bir şey olduğuna kadar bir çok şeyden bahsediyor kitap. Aynı zamanda Federer ve Nadal arasındaki farkı da çok iyi anlamanıza yardımcı oluyor. İkisi arasındaki karakter farkının izlediğim ve gördüğüm şekilde olmasını sağladı. Biri çok hırslı bir savaşçı, diğeri aristokrat bir beyefendi gibi sahada. Bu kadar savaşçı bir insan izlenimi veren Nadal özel hayatında karanlıktan, denizden ve köpeklerden korkan ailesine bağlı hala onlarla yaşayan bir adam üstelik bunca başarısına rağmen alçak gönüllü bunda ailesinin ve antrenörü olan amcası Toni'nin payı büyük. Tenis sevin sevmeyin okumanın keyifli olacağı bir kitap. Nadal iyi sporculuğunun yanın asıl önemlisi iyi bir insan ama ben Federerciyim.
Benim HikayemRafael Nadal · Martı Yayınları · 201470 okunma
Oncelikle bu incelemeyi okuyanlardan yazimda Turkce karakter kullanamadigim icin ozur dileyerek basliyorum. Turkce karakter kullanamamamin sebebi, yurt disinda yasiyorum ve bilgisayarim ne yazik ki Turkcemizdeki karakterleri desteklemiyor. Spoiler vermeden kitabin benim uzerimdeki etkileri hakkinda bir kac cumle yazmak istiyorum sadece. Bu kitabi bir arkadasimin tavsiyesi uzerine aldim ve bir solukta bitti. Uzun bir aradan sonra okudugum ilk Turkce kitapti ve butun bir roman olmasindan ziyade parcalara ayrilmis olmasi Turkceye donmem acisindan bana kolaylik saglamisti. Okudugum donem, dramatik olmaya gerek yok ama ben de bir kizla biraz takintili gibiydim. Bu yuzden kitapta bulunup Emrah Serbes'in onceden yayinlamamis oldugu tek parca "Galip" beni derinden etkilemisti. Belki hic birimiz kimseyi birbirimize gerektigi kadar iyi anlatamiyoruz.
Sabahattin Aliyi bu kadar çok sevmemin nedeni yalın cümlelerle çıplak düşünceyi bize aktarması.. Kitaplarında hiçbir anlam karmaşası yok, tüm hikayeler sade ve kolay anlaşılır. Aynı zamanda da çok derin bir etki bırakıyor ve her hikayeden sonra durup bir nefes alıp diğer hikayeye öyle geçiyorsunuz. Benim burda ki favori hikayem Değirmen. Yıllarca unutamam artık sanırım..
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202144,5bin okunma
Bir koyu federer fanı olarak söyleyebilirim ki kitap gerçekten etkileyici,daha doğrusu nadalın azim dolu hayatı. İnsana güç veren ilham veren bir hayat. Özellikle tenisle veya herhangi bir sporla uğraşan insanların okumasını tavsiye ederim. Ben amatör ruhlu bşr tenisçi olarak işin mutfağının bu kadar çetin olduğunu bilmiyordum. Tenisi ne kadar iyi bildiğimi düşünsemde ufkumu dahada geliştirdi. Son olarak federer le rekabetininde etkisiyle nadala duyduğum antipati ve önyargı yerini saygıya bıraktı, tabiki eski doktorunun gene doping açıklamalarıda aklıkın bir köşesinde.
Benim HikayemRafael Nadal · Martı Yayınları · 201470 okunma
Belki de bazı insanların hayatları, yazsam roman olur, diyecek kadar renkli ama yazmaya kalkınca tek bir satırda bitecek kadar tekdüze. Benim hikâyem de bu işte; kimseyi sevmedi çünkü kendisi sevilmeyi hak etmiyordu..