Günlerdir mercimek içtiğinizi sonrasında bir gün kelle paça içtiğinizi düşünün. Farklı bir lezzetin damakta yarattığı orgazm gibi Aylak Adam’ da edebiyat damağımda leziz bir zevk uyandırdı.
Kitabın ilk sayfalarında sudan çıkmış balık gibiydim, anlatımına alışamadım, bir kaç defa başa aldım. Kitaba alışınca bir sevgiliyi öpmüş olmanın rahatlığına benzer bir rahatlamayla kendimi Bay C.’nin dünyasına bıraktım. Bir inceleme için ilk defa böyle tasvirler kullanıyorum ki amacım kitabın ruhuna uygun bir eleştiri yapmak. Böylesi sanırım benim için daha eğlenceli.
Kitabın herkese hitap etmediğini kitabın aldığı puandan anlayabilirsiniz. Kokoreç gibi, seven göklere çıkarmış sevmeyen yarım bırakmış…
Bay C.’nin dünyaya karşı umursamazlığı, aylaklığı, sinema severliği, kadın düşkünlüğü, aşk arayışı, bacak korkusu, travmaları, yalnızlığı, varoluş mücadelesi, kuralsızlığı, bir erkekte “kötü” olarak atfedebileceğimiz özelliklerinin hepsi beni bu kitaba daha çok bağlayan şeylerdi. Antikahraman demek istemiyorum ama bu tür; hayatın olağan akışının tersine yüzen, toplumun ahlaksız ahlak tabularının içinde boğulmaktan korkmayan, bir derdi, bir varoluş mücadelesi olan kahramanları ve kitaplarını daha çok seviyorum. İnsana farklı bir pencere, farklı bir vizyon sundukları için.
Aylak Adam, farklı dünyası ve anlatım diliyle, herkese hitap etmeyen, derdi olan kitaplardan biridir. Buna rağmen hiçbir okur arkadaşıma tavsiye etmekten çekinmeyeceğim bir kitaptır.