Paskalya'da bizi bir Müslüman aradı. Bizimle sohbet edince, ona kendi inançlarımızı, İsa'nın doğumunu, ölülerin dirilmesini, ilk sorgulamayı, vaftizle günahlardan arınmayı anlattık. Bu hayırlı işleri ve Tanrı'nın kâinatı yaratmasını işitince vaftiz olmak istedi. Vaftiz için bütün hazırlıkları tamamladığımızda birdenbire atına atladı ve önce eve gidip karısına danışması gerektiğini söyledi. Ertesi gün yeniden bize döndüğünde, hiçbir surette vaftiz olmayacağını, zira böyle bir durumda artık kımız içemeyeceğini bildirdi. Gerçek bir Hıristiyan'ın kısrak sütü içemeyeceğine dair bir kuralı o bölgedeki Hıristiyanlar iddia etmekteydiler. Fakat bu sahrada söz konusu içki olmadan yaşamak mümkün değildir. Beyhude yere onu kuruntularından kurtarmak istedim. Bundan o insanların sırf bu yüzden inancımızla aralarına mesafe koyduklarını anlayabilirsiniz. Bu etki onların arasında yaşayan Ruslardan ileri gelmektedir..
Sayfa 64 - Kronik KitapKitabı okuyor
Deprem
Türkiye'de Deprem
Türkiye'de Deprem
çok güzel bir kitaptı okuduğum zaman inceleme yazmak istemiştim hatta bir deftere inceleme yazdım umarım bir ara onu da paylaşacağım. Deprem türkiyede yaşayan herkesin ister istemez (maalesef) aşina olduğu bir kavram. Hepimiz duyuyoruz, yaşıyoruz, kayıplar veriyoruz ama bilinçlenmiyoruz
Naci Görür
Naci Görür
kitabında tam olarak bundan bahsetmiş aslında. Bir kaç bilim insanı çıkıyorlar seslerini duyurabildikileri heryerden sürekli halkı uyarıyorlar. Ama çokta bilinçlenmeye niyetimiz yok gibi hala. Halk bilinçli olup depreme dirençli evler kentler isterse her siyasetçi de onu yapmak vaadiyle çıkacaktır meydanlara ama halk ne istiyor acaba? Unutmayalım ki siyaset halkta karşılıpı olan şeyler söyleyerek yönetime geçme ve yönetime geçince de bunları gerçekleştirerek yönetimde kalmaktan başka bir şey değildir. Yani halk istese ki depreme karşı önlem alınsın bunun farkına varan siyasiler ve yönetici konumunda bulunanlar bunlara cevap vermek zorunda yani gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. Peki tekrar soralım halk ne istiyor ki depreme dirençli yapıları kimse yapmıyor? Halk artık torpil istiyor, işe sokulmasını istiyor, çıkar sağlamak istiyor, gecekondulara tapu imara barışı istiyor, ve maalesef siyasilerde isteklerini bol bol veriyor bilim istesek eğitim istesek depreme dirençli yapılar istesek liyakat istesek adelet istesek gelişmek istesek hepsi olacak ama halkın istemesi lazım tek sorun bu sanırım
Reklam
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kusur İmzadır Kusursuzluk Bir Yalan
Herkese Merhaba √√√ Bugün Melis Bozkurt 'un kaleminden Kusur İmzadır Kusursuzluk Bir Yalan kitabıyla geldim. ✓Kusur nedir? İşte bu soru ile başlıyor kitabımız Eksik ,noksan , bozukluk, özür, sakatlık... Hepimizin hayatında böyle hissettiği anlar olmuştur mutlaka. Yazarımız kitabında kusurlarımızın bizlere kattığı avantajlara odaklanmayı ve öze dönmemiz amacıyla kitabıyla birlikte yaşamlarımıza rehber olmayı amaçlıyor.Çünkü gerçek kusursuzluk özdedir... ✓ Kitaplarda gerçek hayattan alınan güçlü hikayeleri çok seviyorum.Bu kitapta da daha önce bir yazıda okuduğum kusurlu olduğu için okuldan uzaklaştırılan daha sonra dünyaca ünlü balerin olan Gillian Lynne 'den söz edilmesi harikaydı.Sadece bu hikâye değil farklı düşünürlerin yazarın alıntı cümleleri ile de kitabına renk katmış yazarımız. Sizlerde kitap ile birlikte kusurlarınıza değil de onlar içindeki olumlu yönlere bakmayı amaçlarsanız kitabı okumanızı öneririm."Unutmayın ki 'kusur' tamir edilmesi gereken şey değildir, doğru değerlendirilmesi gereken şeydir." ✓✓✓
Kusur Imzadır Kusursuzluk Bir Yalan
Kusur Imzadır Kusursuzluk Bir YalanMelis Bozkurt · Destek Yayınları · 202154 okunma
Geçmişteki -John Brunner'ın 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başlarında kaleme aldığı romanlarındaki gibi4- büyük distopyaların bazıları, nüfus fazlalığının yarattığı öne sürülen kabus etrafında dönüyordu; ancak bu modernist bir kabustu ve bugün karşı karşıya olduğumuz durum da belki bir distopya değildir, daha ziyade, adamakıllı bir postmodern çokanlamlılığı olan, farklı bir biçimde yaşanan, ilerleme ve çözülme olasılığını bariz bir şekilde engelleyen bir kesinliktir. 4. John Brunner, Stand on Zanzibar (1968), The Jacked Edge (1969), The Sheep Look Up (1972) ve The Shockwave Ride (1975).
Fredric JamesonKitabı okuyor
"Batılılaşma, bu tip bir globalleşme sorunu çok ilginç bir biçimde devam ediyor. Bu bitecek bir süreç değildir. Bu bitmeyen bir değiştirme, bitmeyen bir yenilenmedir."
Sayfa 140 - KronikKitabı okuyor
160 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Ülkemizdeki belki de en popüler kitap, kahvelerle çaylarla storylerden eksik olmuyordu bir aralar. Yaklaşık 4 yıl önce okuduğumda beğenmiştim ama öyle abartılacak bir kitap olmadı hiçbir zaman. Tekrar okumak istedim, Çok güzel bir kitap evet ona bir lafım yok fakat abartılmasını fazla buluyorum örneğin 1000k'da en çok okunan kitap buymuş veya en çok inceleme yazılan... kesinlikle daha iyi eserlerin bulunduğuna inanıyorum. Eleştirelerden sonra biraz da kitap hakkında konuşayım. Raif Efendi sıradan insanlığı biraz abartmış bana kalırsa, hayatta ne olursa olsun insan bu kadar umarsamaz bu kadar soğuk birisi olmamalıdır. İnsan olmanın özelliği değildir bu zaten. Raif Efendi, Maria'dan haber alamadığı zamanlarda arayıp sorup soruşturması gerekiyordu. Sevdiğini sevgilisini yalnızca kendisini terk etmiş düşüncesi bir aşık için yeterli değildir asla. Hatta öyle ki bazı seven kişiler gözleriyle gördüğünde bile belki başka bir şey vardır diyerek kendilerini avutmaya çalışırlar. Raif Efendi bunları yapmadı Almanya'ya da gitmedi. Ciddi anlamda nerede olduğunu veya ne yaptığını da araştırmadı, bana kalırsa en büyük suçu buydu. Her insan hata yapabilir, Raif Efendi belki de Maria'nın kendisini bu denli sevebileceğine inanmamıştı. Kızıyla karşılaştığında kızına neden sahip çıkmadı diyenler var, yahu 10 dakikalık sohbette kızın olduğunu, hayatında en sevdiğin kişinin öldüğünü öğreniyorsun. O an sahip çıkmak duygusu üzüntünün ve şaşkınlığın çok arkasında bir duygu. Kitaba puanım 8/10.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021313,1bin okunma
Reklam
224 syf.
·
Puan vermedi
Bu bir inceleme değildir.
Bu kitabı ve yazarın diğer kitaplarını, bir yerlere gideyim diye seyahat turlarına bakarken Kırgızistan turunu ve tur içeriğinde Aytmatov’un kitaplarında hep bahsedilen Issık Göl’ü görünce Cengiz Aytmatov okumayı özlediğimi farkederek tekrar okumaya başladım.20 yaşında okuduğum kitapları şimdi 30 yaşında belki farklı biri olarak tekrar okumak, daha iyi anladığım, daha fazla pay çıkardığım, yine üzüldüğüm ve yine Aytmatov okumayı çok sevdiğim bir süreç oluyor. İyi ki vardı, iyi ki yazdı.
Elveda Gülsarı
Elveda GülsarıCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202016,1bin okunma
Kitap sitesinde yazmak; sadece alıntı, inceleme, gönderi paylaşmak fiilleriyle sınırlı değildir bence.. Aklımızın zekâtını, okuduğumuz kitapların fıtır sadakasını, yaratıcı ve özgün fikirler sunarak vermektir aynı zamanda.. Bu yüzden; sitenin konsepti, misyonu, sınırları ve fonksiyonu gibi unsurlara ters ya da aykırı bir şey teklif ettiğimi düşünmüyorum... 😉
517 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Martin Eden’ın zihninin parçası olmak..
Öncelikle benim gibi kitabı okumadan önce inceleme okumayı sevenler için belirteyim bol spoilerlı bir yazı oldu. Denizde başlayan ve yine orada sonlanan bir hikaye
Martin Eden
Martin Eden
’ınki. Swinburne şiirleriyle edebi dünyanın kapılarını aralamıştı ve onun “Ölü adam hiçbir zaman dirilmez!” dizesiyle nihayete erdi. Arada yaşananlarsa, temel düzeyde okuma
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202389,9bin okunma
Psikopatolojik model tecavüzü, tek tek bireylerin yaşadığı, kendine özgü bir dizi sorun olarak görme eğilimindedir. Bu ise, karmaşık bir toplumsal sorunun sebebinin ve çaresinin bireyde aranmasına ve tecavüz olayının içinde yer aldığı kültürel ve yapısal bağlamın gözardı edilmesine yol açmaktadır. Bireyci açıklamaların belirgin etkisi, soruna hiçbir zaman bireysel saldırganın ötesine gitmeyen bir yaklaşım getirmesinde görülür. Cinsel şiddet içeren davranışın birkaç "hasta" erkekle sınırlı olduğu varsayıldığında, çare, sorun yaratan bu birkaç bireyi "tedavi etmek" üzere, ilaçlarda, ameliyatta, şok terapisinde ya da psikoterapide aranacaktır. Kadınlar ise, "kendi sorunlarına", bu "bir avuç akıl hastasından" uzak durmakla çare bulabileceklerdir. Görüldüğü gibi, tecavüze ilişkin psikopatolojik model, toplumda kadınlara karŞı cinsel şiddeti harekete geçirmiş olabilecek unsurları inceleme ve değiştirme gereğini ortadan kaldırmaktadır. Sorumluluğun bu şekilde tanımlanmasının bir sonucu da, erkeklerin tecavüzle kendi sorunları olarak yüzleşmekten kurtarılmalarıdır. Mesele tecavüz eden üç-beş erkeğin zaafından ibaretse ya da asıl suçlular kadınların kendileriyse, o zaman erkekler neden tecavüzle ilgilensinler ki! Statü ve iktidarın erkeklere ait olduğu bir toplumda bu ideoloji hiç de şaşırtıcı değildir.
Reklam
Yoğun konsantrasyon becerisi;
Çoğu insan, her arzu ettiğinde dikkatini toplayabilceğini zanneder, lakin hüsnükuruntudan başka bir şey değildir bu: Dikkat çelici uyaranlar beynin nörolojik yapısını zamanla öyle dönüştürür ki insan bir vakit sonra bu uyaranları aşerir gibi aramaya başlar. ... Zihninizi dikkat çelicilerin boyunduruğundan kurtarmadığınız müddetçe, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, odaklanmaya yönelik çabalarınız akamete uğramaya mahkûmdur.
Sayfa 141 - Metropolis YayıncılıkKitabı okuyor
230 syf.
9/10 puan verdi
Uluslararası İlişkiler
Bölgesel gelişmeler,küresel düzeyde kimin üstün geleceğine dair çatışmaya yol açabilir ama bu konuda hiçbirşey belirli değildir. "Üçüncü dünyada milliyetçilik,genellikle tavizsiz koşullarda yaratılmak zorunda kaldı ve sömürgecilik sonrası devleti birleştirir ve meşrulaştırırken,yine aynı şekilde kolaylıkla parçalayıp zayıflattı.Bununla birlikte milliyetçilik, modern devletin temeli olarak dünyanın tüm bölgelerine yapısal olarak nüfuz etti...". "Milliyetçilik,siyasi meşruiyet temellerini,yönetici aristokratların hanedanlık iddialarından ,bir ulus olarak bir araya gelmiş insanların halk egemenliğine kaydırarak egemenliği dönüştürmesidir....Milliyetçilik,ülkeselliği bu şekilde dönüştürerek, aynı zamanda savaş için yeni nedenler sunmuştur.." yazar İngiliz okulu düşüncelerini ve diğer düşüncelere ait bakış açısını kıyaslamış...kitapta adı geçen isimleri okuduktan sonra Yüksek lisans ve doktora öncesi harika bir kaynak olabilir... #koronagünleriokumagünleri Bu kitabın demokrasi ile ilgili bir kısmı da vardı..Anladığım kadarıyla dünyada silah zoruyla işgalin artık izin verilemez bir durum olduğu ve bunun önüne demokrasiyle (ne tür demokrasi olduğu tartışılı) geçilebileceğini... Tabi toplum kendi isteğiyle yeni bir topluma katılmazsa...Bir otobüs yolculuğu sırasında uluslararası ilişkiler öğrencisi arkadaş okuduğum kitaba dair yorum yapınca neler okuduğunu sordum. Pek birşey okumadığını hatta akademisyenlerin öneride bulunmadığını söyledi şaşırdım. Uluslararası İlişkiler okuyorsanız ve bundan ekmek yemek istiyorsanız en az 2 dil öğrenmelisiniz ve bol bol okuma yapmalısınız dedim.. Ne kadar kötü...
Uluslararası İlişkilerde İngiliz Okulu
Uluslararası İlişkilerde İngiliz OkuluBarry Buzan · Uluslararası İlişkiler · 20157 okunma
Hayvan ve İlah
İnsan doğal bir varlık olmaya indirgenemeyen, doğa dışı, yani doğaya, doğasına karşı çıkan bir varlıktır. Doğal çevrenin zorunluluklarından kurtulma, Darvinci rastlantısal değişme ve ayıklanma süreçlerinin dışına çıkma çabası insanın belirleyici özelliğidir. Bu gayret modern dünyada en üst seviyeye ulaşmıştır. Sonunda insan kendisini doğal seçilimin dışına fırlatmayı başarmıştır. İnsan artık bir "doğada" yaşamıyor. Modern kentler, doğal ayıklanmadan ayıklanmış doğal olmayan ortamlardır. İnsanın biyolojik evrimi neredeyse durmuştur. Artık doğal koşullara uyum sağlamak için bedensel değişimler geçirmek zorunda değildir. İnsanın kendisi ve doğa üzerinde kazandığı korkunç güç, evrimin doğal seyrini değiştirmiştir. İnsan için evrim yöntem değiştirmiştir; doğal seçilime tabi olmadan, rastlantının baskısından kurtularak kültürel kazanımlarının aktarıldığı yeni bir evrimsel sürece girilmiştir. Bu süreç eskisinin tersine iradi bir amaçsallık taşır. Evrimin sonucu insan açısından şu olmuştur: Doğal evrimin ürünü olan dolaysız insanın yerini, evrimin yönlendiricisi olma yolunda hızla ilerleyen kültürel evrimin ürünü dolaylı hayvan almıştır. Başka bir deyişle tinsel bir varlıktır artık; onu belirleyen sadece doğa değildir; onu belirleyen aynı zamanda birtakım insanlık ülküleridir. Kendisini kendi koyduğu bir ahlak yasasına göre biçimlendiren otonom bir varlıktır. Bu nedenle özgürlük idealine sahiptir.
Jung, insanın çile çekmeksizin yapay kişiliklerden, maskelerden vazgeçemeyeceğini söyler. Personasından vazgeçemeyen kişide, huysuzluk, aşın duygululuk, fobiler, zorlanımlı düşünceler, kötü alışkanlıklar ortaya çıkar. "Güçlü adam" duygu durumları bakımından özel yaşamında genellikle bir çocuktur; kamusal alandaki disiplini özel yaşamında acınacak biçimde un ufak olur. Dışarıdaki mutluluğu evdeki üzgün yüzünü gösterir gibidir. Onun "lekesiz" kamusal ahlakı, maskenin ardında pek de böyle değildir. Birey dünya tarafından maskeyle özdeşleşmeye çağrıldığı ölçüde içinden gelen etkilere de açık hale gelir. Jung bu noktada Lao Tze'nin sözünü hatırlatır: "Yüksek alçağın üzerinde durur."
Sayfa 235
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.