Bu bir altın kuralmış bayanlar unutmayın.. :)
Genç kızların, evlendikten sonra kendilerini salmamaları gerektiği altın kural..
ne diyorduk imza, mühür, kaşe?
Masum, yani bilgisiz genç bayanlar şehvetin yoğun tadına alışırlar ve sonradan, kocaları hasta ya da vaktinden önce kuvvetten düşerse onun yokluğunu derinden hissederler; işte, sanki sık sık onlarla ilişkide bulunmak, hak ve kuralmış gibi görünen bu en zararsız ve inançlı zihniyet, onları sonradan en şiddetli bir şekilde şeytana uymaya ve daha kötü şeylere meylettiren ihtiyaca sürükler.
Reklam
İşte masum, yani bilgisiz genç bayanlar şehvetin yoğun tadına alışırlar ve sonradan, kocaları hasta ya da vaktinden önce kuvvetten düşerse onun yokluğunu derinden hissederler; işte, sanki sık sık onlarla ilişkide bulunmak, hak ve kuralmış gibi görünen bu en zararsız ve inançlı zihniyet, onları sonradan en şiddetli bir şekil de şeytana uymaya ve daha kötü şeylere meylettiren ihtiyaca sürükler.
Nietzsche; kaşlar ve bıyıklarla kaplı adam
Yandaki balkonda bir adam korkuluğa yaslanmıştı ve o saatte in cin top oynayan geniş caddeye derin bakışlarla bakıyordu. Onun geceye bakışından daha az derin bir biçimde ona baktım. Bakışıma karşılık vermedi. Kimdi acaba? Kalın kaşlar gözkapaklarının üzerine düşüyordu. Ne diyordu? Uzun ve gür bıyıklar ağzını gizliyordu. Ne var ki ikisinin -kaşlar, bıyıklar- arasında, sanki sadece temiz bölgeler olmalarından ötürü açıktaki iki kalça kadar çıplak görünen, ilk başta münasebetsiz diye nitelediğim bir çıplaklık göze çarpıyordu. Kaşlar ve bıyıklarla kaplı o suratın temiz kısmı insanı, kılsız olan kötüdür, türünden yanlış bir düşünceye sürüklüyordu ve bunun yegâne sebebi genelden farklı olmasıydı, zira kaşlar ve bıyıkların gürlüğü bu adamda genel kuralmış gibi duruyordu.
Tragedya,insanın varoluşu sorununa bir yanıt olabilir; ama ona hiç de bir çözüm getirmez. Tragedya için "Bireysel hayatlar genelde neden dayanma gücünün ötesinde ezilir ve tahrip edilir?"' "insan ilişkilerinde adaletsizlik ve baskı niçin egemen kuralmış gibi görünür?" ya da "insanlar neden öldürülmüş çocuklarının kızartılmış etlerini çignemeye ikna edilir?" gibi sorulara genelde yanıt yoktur. Daha dogrusu, tek yanıt bu sorularla yüzleşilmesini saglayan di- rençte, bunları kuşatan derinlik ve sanatsal nitelikte mevcuttur. En kudretli haliyle tragedya, bizi ideolojik avuntudan kasıtlı şekilde yoksun bırakan yanıtsız bir sorudur. Her jestiyle insan hayatının böyle vasat biçimde varlığını sürdüremeyecegini tanıtlasa da sıra- dan arzulu bir düşünce örnegine, kısmi bir reformizme, duygusal bir hümanizme ya da her derde deva bir idealizme kıyasla, bizi in- sanın ıstırabına bir çözüm bulmaya daha fazla davet eder. Acil bir kurtuluş gereksinimi içindeki bir dünyayı tanımlarken aynı anda dikkatimizi, insanı taşa çevirmekle tehdit eden bir terörden, başka bir tarafa çekmenin sıradan bir yolu da olan belli bir kefaret fikrini ima eder.
"Sonsuzluk tutkusu bizlere hep tinsel bir üstünlükmüş gibi tanıtılır, oysa o tutku sadece ayarı bozulmuş ve kendisine acı veren bu bozukluğu kuralmış gibi ilan eden kişilerde bulunur".
Reklam