246 syf.
9/10 puan verdi
Keşfetmenin Keyfi Yavaşla ve Yaşa!
Modern hayatın kaotik temposundan bunalmış ve biraz nefes almak isteyenler için tam bir can simidi diyebilirim. Sayar, bu eserinde modern hayatın bize nasıl strese soktuğunu ve tükettiğini anlatıyor ve daha sakin ve anlamlı bir yaşam için önerilerde bulunuyor. Kitap, "yavaşlama" kavramını farklı boyutlardan ele alıyor ve bize daha az şey yapmayı, daha az şeye sahip olmayı ve daha az koşuşturmayı öneriyor. Aynı zamanda, daha bilinçli ve daha mindful bir şekilde yaşamamızı da teşvik ediyor. "Yavaşla" sadece bir eleştiri kitabı değil, aynı zamanda çözüm önerileri de sunan bir eser. Sayar, meditasyon ve mindfulness gibi teknikler kullanmamızı, doğayla daha fazla vakit geçirmemizi ve sevdiklerimizle daha fazla zaman geçirmemizi öneriyor. Eğer sen de modern hayatın stresli temposundan yorulduysan ve daha huzurlu bir yaşam sürmek istiyorsan, "Yavaşla" adlı kitabı kesinlikle okumanı tavsiye ederim. Kitap, sana modern hayatın bazı önemli eleştirilerini sunacak ve daha sakin ve anlamlı bir yaşam için sana birçok yol gösterecek. Hayat bir yarış değil, her birimiz kendi temposunda ilerlemeli ve kendimize zaman ayırmalıyız. Kitaptan aklımda kalan bazı önemli noktalar * Modern hayat bizi strese sokuyor ve tüketiyor. * Daha sakin ve anlamlı bir yaşam için "yavaşlama"mız gerekiyor. * "Yavaşlama", daha az şey yapmayı, daha az şeye sahip olmayı ve daha az koşuşturmayı ifade ediyor. * Aynı zamanda daha bilinçli ve daha mindful bir şekilde yaşamamızı da öneriyor. * Hayat bir yarış değildir, her birimiz kendi temposunda ilerlemeli ve kendimize zaman ayırmalıyız.
Yavaşla
YavaşlaKemal Sayar · Kapı Yayınları · 20209,4bin okunma
Yani… demek istediğim… bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. Bunların hepsi… fasa fisodur aslında…
Reklam
bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir madalya, ideal koca, yüklü maaş. hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. bunların hepsi fasa fisodur aslında...
Kazanırken neyi kaybettin?
Yalnızca, ilerdeki bir hedef için yaşamak, sığ bir şeydir. Yaşamı dağın tepesi değil, eğimleri ayakta tutar. Her şeyin büyüdüğü yerdir burası. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Robert M. Pirsig Sosyal medya paylaşımlarında denk geldiğim bir şaka var: Antik felsefe “Ben kimim?” sorusuyla başladı, insanların yaygın kişilik sorunu yaşadığı
"... zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanım hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir."
Sayfa 110 - DomingoKitabı okudu
hayat kazanılacak bir yarış değildir.
Bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir. Bunların hepsi. .. fasa fisodur aslında ...
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Bayramda Düştüğümüz Hale Bakın...
Müslümanım diyen erkeklerin ve kadınların bayramda para (harçlık) aldığından ve verdiğinden, ev işi yapmaktan, misafir ağırlamaktan, aşiretin çokluğundan ve hizmetlerini yapmaktan usandığını hem sözel hemde görsel olarak bu tür şeyleri patavatsızca ileti olarak paylaşmaları ve bunlara dair saçma sapan yorumlarda yarış yapmaları ve bunların onlar için bir gurur meşalesiymiş gibi söz etmeleri bu kişilerin islâm'dan ne kadar bihaber birer cahil olduklarını gösteriyor. Müslümanlığın ölçüsü bu tür giyim tarzı ve bilgi, bilmek değildir. Hatta peygambere (sav) beyitler söyleyip, sevgi sözleri kurmakta değildir. Müslümanlığın ölçüsü her bir 'minin şuurlu, vakarlı, ahlaklı olması, helal ve haram ölçülerine riayet etmesi ve bildikleriyle amel etmesidir. Şayet bu ölçülere dikkat etmiyorsanız. Sizin burada göğsünüzü gere gere övündüğünüz ne aşiretinizin ne onlara veya gelecek olan misafirlarinize yaptığınız hizmetlerinizin ne aldığınız ve verdiğiniz harçlıklarınızın ne de islami giyim tarzınızın hiçbir önemi yoktur. Hele ki Filistin katliam ve açlık, kıtlık içinde iken sözüm ona müslümanım diyenlerin umurlarında olmadan böyle şeyler paylaşmaları bir müslüman olarak beni tiksindiriyor. Rabbim, sizin bu övündüklerinizi yerin dibine geçirsin... Ya Rabbi! Bize peygamberinin, halife-i raşidinin ve onun güzide sahabesinin sade yaşantısını ve şuurunu ver.
Bayramda Düştüğümüz Hale Bakın...
Müslümanım diyen erkeklerin ve kadınların bayramda para (harçlık) aldığından ve verdiğinden, ev işi yapmaktan, misafir ağırlamaktan, aşiretin çokluğundan ve hizmetlerini yapmaktan usandığını hem sözel hemde görsel olarak bu tür şeyleri patavatsızca ileti olarak paylaşmaları ve bunlara dair saçma sapan yorumlarda yarış yapmaları ve bunların onlar için bir gurur meşalesiymiş gibi söz etmeleri bu kişilerin islâm'dan ne kadar bihaber birer cahil olduklarını gösteriyor. Müslümanlığın ölçüsü bu tür giyim tarzı ve bilgi, bilmek değildir. Hatta peygambere (sav) beyitler söyleyip, sevgi sözleri kurmakta değildir. Müslümanlığın ölçüsü her bir 'minin şuurlu, vakarlı, ahlaklı olması, helal ve haram ölçülerine riayet etmesi ve bildikleriyle amel etmesidir. Şayet bu ölçülere dikkat etmiyorsanız. Sizin burada göğsünüzü gere gere övündüğünüz ne aşiretinizin ne onlara veya gelecek olan misafirlarinize yaptığınız hizmetlerinizin ne aldığınız ve verdiğiniz harçlıklarınızın ne de islami giyim tarzınızın hiçbir önemi yoktur. Hele ki Filistin katliam ve açlık, kıtlık içinde iken sözüm ona müslümanım diyenlerin umurlarında olmadan böyle şeyler paylaşmaları bir müslüman olarak beni tiksindiriyor. Rabbim, sizin bu övündüklerinizi yerin dibine geçirsin... Ya Rabbi! Bize peygamberinin, halife-i raşidinin ve onun güzide sahabesinin sade yaşantısını ve şuurunu ver.
“Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş.. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir.”
Sayfa 110Kitabı okudu
Demek istediğim... bizi en büyük başarıya götüreceğini sandığımız yol, aslında sandığımız gibi bir yol değildir. Zira zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatınızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış değildir.
Reklam
Gerçek duygu dünyasında kuşkusuz başka duygu­lar da vardır: Sevinç, coşku, cesaret ve üzüntü. Ama bu­rada sözünü ettiğim, bir başkasını yenince duyulan se­vinç veya kazanılan bir yarış sonunda hissedilen coşku değildir; bu duyguların kendileri-zaten "giydirilmiş" bir gerçekten çıkmaktadır, ki o da başarısızlıktan kaç­mak için verimli olma ilkesidir. Temelinde duygudaşlık olan bir sevinçten bahsediyorum: Bir başkasının geliş­mesinden, büyümesinden duyulan sevinç, hatta bir bit­kinin bile; sevinç ve acının paylaşılması. Sürekli kendi­ni kabul ettirme, kanıtlama ihtiyacı duymayan bir gücü kazandıran işte bu tür bir idrak biçimidir. Ama çoğu­muz için bu güç başarısız olma olasılığını ifade eder. Bu olasılığa karşı savaşırız ve elde etmek için çabaladığı­mız diğer gücün daima bir sonraki seferde kaybolma tehlikesi taşıdığını fark etmeyiz. Oysa acının, kederin, çaresizliğin, hastalığın ve sancının tecrübe edilmesiyle kazanılan güç, bize ruhsal kuvvet de veren deneyüstü tecrübelerle bağlantılıdır. Bu güç, otoriteye ve dış dün­yanın tasvibine bağlı değildir
"zihnimizdeki başarı kavramı çoğu zaman dışarıdan gelecek saçma sapan bir kazanıma hedeflenmiştir: olimpiyatlarda madalya, ideal koca, yüklü maaş. Hayatımızı bu ölçütlere uyabilmek için harcarız. Oysa başarı ölçülebilecek bir şey, hayat kazanılacak bir yarış DEĞİLDİR."
Sayfa 110Kitabı okudu
Sydney T. Dobell, "Sanat, Felsefe ve Din Üzerine Görüşler" adlı, kısa zaman önce çıkan bir yazısında bu konuda [tarikatlar] bakın neler diyor: "Katoliklik yücedir, kusursuzdur, bilge ve güçlü bir dindir. İnsanoğlunun inşa ettiği yapıların en sağlamı, en büyüğüdür, ama eğitici değildir, bu nedenle de yok olmaya mahkümdur; dahası ölümün sorumlusudur, çünkü zarar vericidir, yapısı yetkinleştikçe daha zarar verici olmaktadır. Protestan dini yabandır, çirkindir, yüzsüzdür, mantıksız ve tutarsızdır; kendiyle barışık olmayan bir dindir; sürtüşmelerin ve ağız dalaşlarının şahikasıdır, düşünce yoksulu ukalaların, yarı aydın dâhilerin, her cinsten kara cahil bencillerin yarış kulübüdür; ikiyüzlülüğün, fanatizmin beşiğidir; çılgın serseriler için eğlencelik toplanma yeridir; gelgelelim eğiticidir, bu nedenle de yaşamaya yazgılıdır. Üstelik insanoğlunun tinsel yaşamının sine qua non [olmazsa olmaz] gereksinimi olarak, ona özen göstermek, onu beslemek, düzene koymak ve savaş vererek savunmak gerekir." Ne inanılmaz bir yargı! Öte yandan binlerce Avrupalı kurtuluşunu böyle yargılarda aramaktadır.
Sayfa 300 - Yapı Kredi Yayınları
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları