İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi
Bu yazıda iki barış yanlısı filmi ele alıp karşılaştırıyoruz. Birinci film, Cem Yılmaz’ın oynadığı Avustralya-ABD-Türkiye ortak yapımı olan 2014 tarihli ‘Son Umut’ (Water Diviner). İkinci film ise, Estonya-Gürcistan ortak yapımı olan 2013 tarihli ‘Mandalina Bahçesi’ (Tangerines). ‘Son Umut’ta öykü, Türkçe, İngilizce ve biraz da Rumca arasında
Bunları söyledikten sonra, hiç duraksamadan ve yüzünü buruşturmadan, büyük bir rahatlıkla zehri son damlasına kadar içti. O ana kadar çoğumuz duygularımızı denetleyerek gözyaşlarımızı engellemeyi başardığımız hâlde zehri içtiğini, hatta içip bitirdiğini görünce kendimizi tutamadık. Bende kendimi kaybettim, yüzümü örttüm ve gözyaşlarım seller gibi
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
“Neydi bu acaba?” dedi kendi kendine Doktor Kemp. Çalışmasına geri dönmeye çalıştı, başaramadı, kalktı, çalışma odasından merdiven sahanlığına indi, zili çalmasından sonra, aşağıda holde beliren hizmetçiye tırabzanların üzerinden seslendi. “Mektup mu geldi?” diye sordu. “Sadece zili çalıp kaçan çocuklar, efendim,” diye yanıtladı hizmetçi. “Bu
Içinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. Içi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı, belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115 - Kültür yayınları
"içinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. içi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı..."
Sayfa 115 - iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Böyle mi gittin Mustafam? Böyle mi gelecektin Mustafam?
O senin tanıdığin Çoban Mustafa, yani Şeyhmuz'un babası, koyunlarını almış her zamanki gibi, yaylıma götürmüş kavalını çalarak. Bilirsin, Mustafa çok iyi kaval çalardı. Uyanık da yanında, koyunların can bekçisi. O gece köye dönmemişler, eh olur, sabah döner demişler, demişler ama, sabahleyin de dönmeyince telaşlanmışlar. Koyunlar sağılacak,
Reklam
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiç biri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki… Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı…
649 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.