Ayşe Şasa'yı anlatıyor
Geçen Cuma günü (7 Aralık 2001) iftarı Çamlıbel Matbaası’nda Osman Kâhya ağabeyin mütevazı fakat güzel sofrasında yaptık. İftarın sonlarına doğru ağır bir rahatsızlığa yakalandığını duyduğum ciltçi Ahmet Başoğlu’nun yani bir kitabıma ad olan “Şeyh Efendi’nin rüyası”nın son ravisinin sıhhatini sordum. Hastalığının seyri hakkında biraz bilgi verdi:
Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, içerideki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu tam çatlattığı anda, bir kelebek kozasını görme fırsatı nasıl elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı... Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde,
Sayfa 148 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Öğretmen olarak biraz ağır gelse de katılmamak elde değil
Öğretmenler, temelinde hep düşünce düşmanı olmuş, kokuşmuş bir toplumun sadece uygulayıcılarıydı ve bu yüzden de kendileri de kokuşmuş ve düşünce düşmanı idiler ve öğrencilerini de büyüdüklerinde aynı şekilde kokuşmuş ve düşünce düşmanı insanlar olacak biçimde yetiştiriyorlardı.
Icinde, hic uyanmadan kalmis, biraz kurcalanmis, fakat hicbiri sonuna kadar islenmemis bircok yetenek oldugunu aci aci seziyordu. Ici yanarak anliyordu ki onda gomulu kalmis iyi ve guzel bir seyler vardi; belki coktan ölmüs ya da bir dagin derinliklerindeki altin gibi sakli kalmis olan bu hazine coktan meydana cikmis olmaliydi. Ama oyle derinlerde kalmis, uzerine oyle pislikler yigilmisti ki… Sanki dunyanin ve hayatin ona verdigi nimetleri birisi calmis ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gomup birakmisti. Sanki bir guc onu hayat meydanina atilmaktan, iradesini ve zekasini alabildigune acilip harcanmaktan alikoyuyordu. Sanki gizli bir dusman daha yola cikarken onu agir eliyle yakalamis, insanligin dogru yolundan uzaklara firlatmisti…
Sayfa 115Kitabı okudu
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı ; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı... Düştüğü ıssız ve vahşi ormandan kurtulup da doğru yola çıkması imkânsız görünüyor ; çevresindeki ve gönlündeki orman gittikçe sıklaşıyor, karanlıklaşıyor ; dar geçitler kapandıkça kapanıyordu ; zekâsındaki uyanıklık gittikçe azalıyor ve artık içindeki sönmüş güçleri bir an için uyandırabiliyordu. Düşünme ve isteme gücü çoktan ve belki de umutsuz olarak felce uğramıştı.
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kağıt Para--- Marco Polo
§ "Sözlerinin etkisini merak eden Polo, biraz durakladı ve şöyle devam etti: 'Mesela bu kağıt, 5 kilo gümüşe bedeldir.' Daha fazla dayanamayan Hâkim hışımla yerinden kalkarak 'Ver bakayım şunu!' dedi. Paranın altına üstüne bakarak kağıdın içinde gümüş aradı. Göremeyince parayı yaktı ve 'Hadi göster bakalım gümüşleri' diyerek gevrek bir kahkaha savurdu. Zira dedikleri masal gibi gelmişti. Sinirlenen Marco Polo: 'Gümüşlerin nereye gittiğini bilmiyorum ama 5 kilo gümüşü bu kadar çabuk kaybeden aptalın kim olduğunu biliyorum.' diyerek tersledi. Bu cevap ünlü gezgini hapse atmaya yetecekti." § :) :) :) Bedeli ağır olmuş bur tecrübe daha!
Sayfa 158 - TimaşKitabı okudu
Reklam
464 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.