çan sesleri..
Çanlar... Gün doğarken! Çanların yakınışı, biraz kederli, cana yakın, rahat sesleri. Ağır akışında bu seslerin rüyaları, geçmiş günlerin rüyaları, şimdi yok olmuş varlıkların istekleri, umutları, kederleri saklı. .. Yüzyılların biriktirdiği anılar titreşiyor bu müzikte. Nice yaslar, nice şenlikler! .
Sayfa 34 - YKYKitabı okudu
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki… Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı…
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Biraz ağır olmuş sanırım:)
Toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı.
Sayfa 8 - İş BankasıKitabı okudu
Yarım kalmış bir adam olduğunu, ruh güçlerinin gelișmeden kaldığını, hayatına bir ağırlığın çöktüğünü düşündükçe içi parçalanıyordu. Başkalarının zengin, hareketli hayatını kıskanıyor; kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık, zavallı bir keçiyolu gibi görüyordu. Içinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115Kitabı okudu
30 yaşımdan sonra düşünceler...
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. San ki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı.
Sayfa 115Kitabı okudu
TARİHİ KONMAMIŞ VE ALMADIĞIM MEKTUPLAR YAZILDIĞINI ÖĞRENEN BİRİNİN YAZDIĞI ANLAŞILAN TARİHİ KONMAMIŞ VE ALMADIĞIM MEKTUP Size nasıl hitap edileceğini, doğrusu, hemen belirleyemedim. Bu satırdan sonra yazmaya ara verdim de zihnim açıldı eh biraz. Galiba, 'Beyefendi' gidecek burada. Baktım yoruldum ya da bu hitabı yıprattım, engel mi var, 'Bey'
Sayfa 43 - Gözetleme Noktaları
Reklam
II Beyazıt döneminde (tekkeliler-medreseliler) kavgası çıkmış, tekiller ağır bastığı için biraz da sofi meşref bir sultan olduğu için, tekkeliler desteklenmiş ve medreseliler in yani müspet ilimi savunan bilim adamlarının yıldızı sönmeye başlamıştır. Katip Çelebi eserlerinde bu kavganın 1600'lü yıllarında başladığını yazar kısa zaman sonra maalesef ve maalesef astronomi ilmi ile uğraşmak Allah'ın işine karışmak ve müdahale etmek gibi düşünürmüş, dolayısıyla dinen haram telâkki edildiği için felsefe ve astronomi medreselerin programından çıkarılmıştır. Yabancı dil öğrenmek yine haram sayıldığı için Osmanlı son zamanlarına kadar gayrimüslim tercümanlara muhtaç olmuş, onların yalan yanlış ve kasıtlı çevirileri neticesinde birçok hususta zarar etmiştir. Yine de bazılarının kasıtlı olarak iddia ettiği, iftira ettiği gibi bu saha tamamen terk edilmemiş, çalışmalar yapılmış, eserler verilmiştir. 17. Yüzyılda astronomi hususunda takriben 11 müellif tarafından 193 kadar eser yazılmıştır. 18 yüzyılda astronomi alanında yaklaşık 374 eser telif edilmiştir.
'' HER ŞİİRİN BİR HİKAYESİ VARDIR.'' giriş ''öMÜR YOLCULUĞUNDA SON İSTASYONA DOĞRU BİR ADIM DAHA YAKLAŞMAKTAYDI. KİM BİLİR DAHA KAÇ KIŞ GÖRÜRDÜ BU KENTİN SOKAKLARINDA. YÜREĞİNİ ÜŞÜTÜYORDU İSTANBUL RÜZGARLARI.'' sh.5 ''İSTANBUL, BU SEMTTE DOĞMAMIŞTI BELKİ AMA KENDİSİNİN TÜM İHTİŞAMIYLA BU SEMTTE
Sayfa 999 - KDYKitabı okudu
Oblomov'un özeti :/
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğini açılıp harcamaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115Kitabı okudu
Marcus Antonius'un Sezar'ın öldürülmesinden sonra halka hitabı
Dostlar, Romalılar, yurttaşlar, dinleyin; Ben Caesar’ı gömmeye geldim, övmeye değil. İnsanın ettiği kötülük yaşar ardından, İyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle. Bırakın, öyle olsun Caesar için de. Soylu Brutus, muhteris dedi Caesar için: Öyle idiyse, ağır bir suç bu. Ve Caesar bütün ağırlığıyla ödedi suçunu. Burda Brutus ve ötekilerin
Reklam
Bu biraz ağır olmuş sanki...
"Uygarlık, kadını hayranlık veya kullanım objesi yapmış; fakat takdir ve saygıya lâyık tek şey olan şahsiyeti ondan almıştır. Bu du­rumla hergün biraz daha fazla karşılaşıyoruz. Fakat, bilhassa çeşitli “Miss”lerin seçimlerinde ve manken veya fotomodel gibi kadınlara mahsus mesleklerde bu keyfiyet apaçık ortaya çıkıyor. Burada kadın artık insan denilen şahsiyet değildir. Olsa olsa “güzel hayvan’dan bi­raz daha fazladır."
Sayfa 245
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
AMERİKA SOSYALİST, SOSYALİST! (2/2)
-Bak bir de Celil Gürkan var. Koskoca Tümgeneral, o da sizdenmiş. -Bizden mi? -O da anarşist. Tümgeneral Celil Gürkan’ın nasıl anarşist olduğunu düşünmeye hiç gerek yok. Uğur Alacakaptan nasıl anarşistse, o da öyle anarşist olmuş. Paşa’nın gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Artık Paşa’yla iyice içli dışlı olduk. Bu kez, prensip sahibi astsubayın
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115 - Türkiye iş Bankası kültür yayınları
içinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. içi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
644 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.