Bana şiiri sevdiren adam, Atsız'a selâm olsun!
Atsız'ın kitapları her zaman beni çok etkilemiştir. Bunun sebebini Atsız'ı tanımaya, onu bilmeye bağlıyorum. Kitaplarını, onu tanımadan okumuş olsaydım bu kadar etkilenmezdim diye düşünüyorum.
Atsız'ı abarttığımı düşünenler olabilir(onlar burayı terkedebilirler) fakat her okurun etkilendiği yazarlar
"Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek” demesi gibi şairin, bitmek tükenmek bilmeyen bir koşuşturma içinde yaşıyoruz, ya da yaşadığımızı sanıyoruz. Bu telaş içinde kitaplar çok zaman sığınağımız oluyor. Ruhu ruhumuza eş bir yazar bulduk mu sahipleniveriyoruz. “O da benim gibi yaşamış, o da benim gibi savrulmuş, onun da kırgınlıkları,
Bismillahirrahmanirrahim
Kıssaların en güzeli,
Züleyha'nın gözbebeği,
Ben diyim 50 siz diyin 100 kadının,
Uğrunda ellerini kestiği.
Bir kanlı gömleğe sığdırılan,
Kitabın ilk bölümünde yazar Nazi soykırımı sebebiyle Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderilmesiyle başlayan özyaşam öyküsünü gerçekliğiyle bizimle paylaşıyor.
Gaz odalarında, krematoryumlarda yapılan katliamlar, gardiyanların, ustaların tutuklulara davranışları, açlığın, susuzluğun raddeleri, yüreği fazlasıyla sızlatan işkenceler,
Büyülü gerçekçilik akımının güzel bir örneği olan “Sevgili Arsız Ölüm” önce bir köy ortamında başlıyor, sonrasında ailenin kente yolculuğuyla devam ediyor. Anlatıcı; hikayeyi anlatırken okura toplumsal cinsiyet rollerini, bir çocuğun büyürken yaşayabileceklerini ve köy ortamındaki batıl inançların köydeki insanların hayatına etkisini de masalsı