Öncelikle ben burada şöyle bir ayrıma giderim; yalnızca bir kitabın okunacak yazarlar, her kitabı okunacak yazarlar. İkincileri tespit ettiğimde mutlu olan birisiyim. İlim tahsilini bir çeşit yüce arkadaşlık ve heybemde biriken zekalar toplamı gibi görürüm. İsterim ki heybemde çok zeki ve bilgili 300-500 kişinin bakışı olsun. Okuduğum o dehayı tamamen sindireyim. Bu sebeple önemli yazarları bulmayı, tavsiye kitap bulmaktan daha fazla severim.
Kitap okurken unutulmaması gereken şey şudur: Kitap, sabit bir materyaldir. Değişken olan sizsiniz. Dolayısıyla sadece "Hangi kitabı seçeyim?" sorusu üzerine düşünmek hatalı olacaktır. "Ben bu kitabın karşısına hangi halde çıktım?" sorusu çok daha önemlidir. Böyle eserlerin karşısına az birikimle gitmek ile çok birikimle gitmek arasında devasa farklar vardır. Bu sebeple 5-10 yıl sonra hiç çalışılmamış gibi baştan çalışılabilir. Bu, aynı eseri peş peşe 3-4 defa okumaktan çok daha faydalıdır. Zira zaman aralığı koymadan 4 defa okusanız da aynı birikim düzeyinizle bu eseri okur ve benzer çıkarımlar yaparsınız. Peş peşe yapılan 4 okumadansa 5 yıl ara koyarak yapılan 2 okuma çoğu zaman daha faydalıdır.
Reklam
10/10 puan verdi
"Ben susmayı, konuşmaya yeğlemeyi çok küçük yaşlarda öğrendim. Alınmasınlar ,suçluluk hissetmesinler, beni hasretleniyor sanmasınlar diye içime konuşmayı , sonra da konuştuklarımı unutmayı bildim. Hayatımın ince çizgileriydi bunlar. " Ah be çocuk nasıl düğüm düğüm yaptın boğazımı... Merhameti bol, vefası büyük her şeyi kendine yük edinen kendisi küçük ama yüreği kocaman olan Aziz... Köyden İzmir' göç etmiş bir ailenin çocuklarından birini köyde bırakması üzerine hayata tutunmaya çalışan bu çocuk için ne desem bu hikayeyi nasıl anlatsam bilemedim. Gözlerim doldu çoğu satırı okurken. Aziz, annene mi kızsam babana mı yoksa eğitimini sonlandırmana sebep olan o öğretmene mi? Ya da çocuğu bırakıp gitmeyin içlenir üzülür demeyen dedene veya Koca anaya mı? Çocuk ruhunda kopacak fırtınaya aldırış etmeden , sana sormadan bıraktı annen kas hastası dayın için seni köyde ama olsun ben yine de çok kızdım annene de sevgisini hiç göstermeyen babana da. Çocuk yüreğindeki özleme hiç aldırış etmeden bir anne evladını bırakıp nasıl başka bir şehre gidebilirdi ki..? Hemde senelerce. O özlem o kadar büyüyor ki, hasta olmadığı halde hasta taklidi yapıp bıçak altına yatırıyor Aziz'i, ailesine kavuşmak için. Yine de azmini takdir ettim . Belki eğitim alamadın ama ticarete yöneldin çok da başarılı oldun . Gerçek bir hikayeden esinlenilip yazılan romanımızı çok çok beğendim.#ikiköybirşehir Aziz'in 20 yaşına kadar olan hayatını konu almış. Çok özel olan bu kitabı herkes okumalı.
İki Köy Bir Şehir
İki Köy Bir ŞehirBerna Nalbantlar · Dorlion Yayınları · 202424 okunma
112 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
"Söyle ona, ben öleli çok oldu!"
》"Ve şimdi, yazmaya karar vermişsem bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğimdir." Kitapta yer alan bu cümleyle anlaşılıyor ki insan, yalnızsa ve deliliğin eşiğindeyse son çare olarak gölgesine bile anlatabilir kendini, içini... 》Kitap, yüreğinde acılar hisseden, hem ruhsal hem de fiziksel olarak hasta olan bir adamın ağır,
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Ayrıntı Yayınları · 201628.4k okunma
İslam Sağlam
Ben tuhaf bir adamım Lele. Üşüdüğün vakit rüzgara kızarım, ağladığın vakit hayata. Hastalandığın vakit boşluğa kızarım, iyileştiğin vakit hastalığa. En çok da kendime kızarım Lele, belki de bu bu yüzden tuhaf bir adamım. İyiler hep hasta, iyiler yorgun, iyiler mutsuz. Gamsızlar sağlam, arsızlar sefada ama ruhsuz. Hep kötülerin gemisi yürür bu
312 syf.
·
Not rated
·
Liked
Aşıklara Yer Yoksa…
Orhan… Senin için bir şarkı seçsem Fikret Kızılok’tan “Gönül” olurdu. Orhan: Kendisinin aşk zannettiği yoğun hislerle- siz deyin tutku ben diyeyim saplantı - kendi hayatını mahvetmenin eşiğine gelmiş bir adam, bir akademisyendir o. Firdevs: Ulaşılmaz ve tekinsiz , başına buyruk , varlığı ile girdiği ortamda bir rüzgar gibi insanı çarpan,
Âşıklara Yer Yok
Âşıklara Yer YokTarık Tufan · Doğan Kitap · 20231,710 okunma
Reklam
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Puanım: 4/5 Merhaba öncelikleee Romantik kitapların bu kadar ince olmasına pek alışkın değilim. Sayfa sayısına bakmadan sipariş etmiştim ve gelince şaşırdım ama zaten çerez olarak okumak istediğim için bir yandan iyi oldu. Başlamadan önce birkaç inceleme okudum. Ve herkes neden bu kadar kısa sürdü diye isyan etmişti. Evet kısaydı,bir oturuşta bitirebilirsiniz bu kitabı. Ama bence bu çokta kötü bir şey değil. Sadece iki insanın birbirine açılma süresi uzadığı için birlikte yaşadıkları anlar daha kısa anlatılmıştı. Son kısıma geldiğimde,çok hızlı bir son olduğunu düşündüm. Aradaki o geçişi okuyucuya yedirmiş olsaydı çok daha güzel olabilirdi. Ama yinede okunur mu derseniz. Okunur tabiki. Son olarak söylemek istediğim bir şeyler var. Ben artık okuduğum romantik kitaplarda,kadın karakterin dilinin tutulmasından,kendini aşağı görüp erkeği yüceltmesinden sıkıldım. Evet birinden çok etkilenebilir ama bu kendini yermesi gerektiğini göstermiyor. Ve genel olarak bu hisleri hep kadının iç sesinden veya ağzından dinliyoruz. Aksi çok nadir gelişiyor. Bu da durumu klasikleştiriyor bana kalırsa..
Aynı Çatı Altında
Aynı Çatı Altında
Aynı Çatı Altında
Aynı Çatı AltındaAli Hazelwood · Nemesis Kitap · 20221,088 okunma
276 syf.
·
Not rated
·
Liked
Birkaç yıl önce aldığım kitabı okuma fırsatını anca bulabildim. Milli Mücadele temalı okuma yapmayınca bir zaman sonra bünye istiyor. Bu vesileyle içinde bulunması çok etkileyici zamanlara yeniden girmiş bulunduk.. Kitabımız 1918 yılının İzmir'i ile giriş yapıyor. O dönem birçok şehir gibi İzmir de işgal altındadır. Baş karakter Nihat da genç bir subay olarak orada bulunurken vaziyet daha da kötüleşir. Mustafa Kemal artık Anadolu'dadır, adı ve yaptıkları dilden dile ülkenin her köşesine yayılmıştır. Nihat da bu ateşle Anadolu'ya gitmek ister. Tüm bu olaylar Nihat çerçevesinde dönemin buhran içindeki ruh hâli ile yine de sönmeyen ümidi arasında gidip gelerek anlatılmıştır. Mehmet Rauf, bu kitabın ilk sayfasını Atatürk'e 1928 yılında yazdığı şükran dolu yazıya ayırmış. Kitabın yazım aşamasının sonlarına doğru ise felç geçiren ve eşine dikte ile yazdıran yazarımız muhtemelen tam olarak istediği gibi bir son elde edememiştir... Ben de sağlıklı bir hâlde olsa acaba nasıl bir gidişat ve sonuc görecektik diye merak ederek bitmeyen bir 'kurtuluş' hikâyesine şahit oldum diyebiliriz. Okuyunuz..
Halas
HalasMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020623 okunma
78 syf.
9/10 puan verdi
Okuması çok zevkliydi. Ben Prometheus’un yaptığını yapar mıydım diye çok düşündüm. Her ne kadar ateşi insanlara götürmesi büyük bir fedakârlık gibi görünse de aslında aksiyonun altında yatan niyet kişisel çıkar olmasa bile istek değil midir? Tabii teşekkürümüzü de ediyoruz kendisine, bizi bu nimetlerden mahrum bırakmadığı için fakat günün sonunda o da kendi doğrusuna göre hareket eden bir Tanrı yalnızca. Öte yandan Zeus gerçekten bencillik mi etti onu cezalandırmakla? Bir ihanete karşılık vermek değil miydi oysa aslında yapılan? Bir adım ileriden sorgulamak güzel olsa da Zeus’un Prometheus’la kıyaslanamayacak bencilliğini bu hamlesinden değilse bile herhangi bir sözünden de anlayabiliriz gerçi. Neyse, keyifliydi. Sevgiler Prometheus.
Zincire Vurulmuş Prometheus
Zincire Vurulmuş PrometheusAiskhylos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20197.4k okunma
Ebû Umâme (el-Bâhili)'nin (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: (Bir defasında) Resûlullahan, çok dua etti ve biz ondan birşey ezberleyemedik. Bir gün: -Yâ Resûlallah, siz çok (uzun) dua ettiniz, ama biz ondan bir şey ezberleyemedik, dedik. Bunun üzerine Resûlullah: Ben bu duaların hepsini kapsayan bir duayı size söyleyeyim mi? Şöyle deyin: "Allah'ım, Peygamberin Muhammed'in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Peygamberin Muhammed'in sav sana sığındığı şerlerden ben de sana sığınırım. Yardım, ancak senden beklenir, dünya ve ahirette istenilen şeye ulaştıracak sensin. Kuvvet ve kudret, ancak Allah'ın yardımı iledir." (T3521 Tirmizî, Deavât, 88)
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.