680 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Bu kadar uzun polisiye okumayı çok özlemiştim. Yavaş yavaş ilerliyor, acele yok, merak ettiriyor ama her şey o kadar ince işleniyor ki okumayı bırakamıyorsun. İlk başta bir bocaladım. Karakterlerle pat diye tanıştım diye. Fakat sonrasında karakterleri tanıyınca o bocalama da gitti. İlk defa okuduğum bir yazar fakat yazım tarzını çok sevdim. Her şeyi açıklayarak, sadece cinayetleri göstermeden öğretici bir tarzda gidip, düşündüklerini bize de o anda aktarması, biriktirip biriktirip en sonda anlatmadan direkt vermesine bayıdım. Birlikte düşünüp, birlikte çözdük gibi hissettim. Şaşırttı mı? Şaşırttı. Beklediğim bir isim çıktı mı? Ama beklemediğim isim de çıktı. Konu içinse çocuklar olunca biraz kendimi çektim. Yani ismi bile çöp çocuk cinayetleri ve bu inanılmaz rahatsız ediciydi. Çocuklar üzerinden yetişkinlerin böyle dolaplar çevirmesi sinirlerimi bozuyor. Temelde baktığımızda hayalleri olan ve bunlara ulaşmak isteyen çocukların başına örülmüş ağların aslından hayatın içinden olduğunu bilmek sanırım daha çok yakıyor. Polislerin tutumu, yetkililerin davranışları aslında yabancı olduğumuz davranış da değil. O yüzden hayatın içinden aslında. Sinirler bozula bozula okudum. Olayların ilerleyişi, karakterlerin işlenişi çok iyiydi. Konu güzel işlenmiş, güzel ilerledi. Polisiye olmasına rağmen karakterler fazla da değildi. Bu da akılda karakterlerin kalmasına yardımcı oldu. Ve şüpheli listesi uzun değildi. Ve Marcianna bebeğim Trajan iyi ki kurtarmış seni
Çöp Çocuk Cinayetleri
Çöp Çocuk CinayetleriCaleb Carr · Artemis Yayınları · 201779 okunma
129 syf.
·
Puan vermedi
Bir oturuşta bitirebileceğiniz, aşk acısı çekiyorsanız ya da yeni ayrılmışsanız okumanızı tavsiye edebileceğim bir kitap. Önce konusundan bahsedeyim: Bir kadın ayrılık sonrası eline kağıt kalem alıp yazıyor, kendi kendine konuşuyor, sonra yakıyor; biz bu mektupları okuyoruz. Kısa kısa mektuplar zaten, çoğu yerde güldüm çoğu yerde de “Doğru ya, vallahi.” dedim. Çünkü bazen, bilirsiniz, siz zaten farkındasınız bazı şeylerin ama bunu önünüzdeki bir kitap yazar aracılığıyla size söyleyince daha etkili gelir, “Doğru yahu, hay yaşa.” Dersiniz. Bu olayı seviyorum. Kitabı da sevdim. Yalnızca bazı yerlerde beni güldürse de bazı yerlerde de güldürme çabasının çok olması okurken hoşuma gitmedi. Şunu anlıyorum; -zaten sanırım dergi yazılarının derlemesiymiş- normal içimizden bir kadın, komik de bir kadın. Şakaya vurmadıkça hayatı yaşayamayan tipler vardır öyle de bir tip, kendisi de söylüyor bunu. O yüzden canı çok yanmasın diye herhalde sürekli bir şaka çıkarma peşinde, kendiyle konuşurken bile. Bunu anlarım ve anlıyorum, eleştiri olarak sunmak istedim. Okursanız iyi okumalar ve sırf onca yolu da yürüdük şimdi diye hoş bir yol değilse dönmekten korkmayın. Olur öyle. Başka yollar bakınırsınız.
Bu Hikaye Senden Uzun Osman
Bu Hikaye Senden Uzun OsmanAylin Balboa · İletişim Yayıncılık · 20224,027 okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Basım hatası var diye iade edilen o kitap…
Tabii ki yok… Ben bu kitabın varlığından Instagramda bir reels videosunu izledikten sonra haberdar oldum. (instagram.com/reel/C247TTptkH...) Nasıl yani dedim, basım hatası mı varmış kitapta? Sonradan anladım ki basım hatası değil, Ayfer Tunç’un zekice kurduğu bir basım şekliydi bu: Tek numaralı sayfalar
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202212,8bin okunma
622 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
87 günde okudu
Özellikle şu son zamanlarda erteleme hastalığı üzerine her yerde önüme çıkan kitap... Kitabı okumadan önce bu konu hakkında bazı sorulara ve sorunlara cevap bulabileceğimi düşünüyordum. Fakat böyle bir şeyi karşılamak için değil, daha çok bunun ıstırabını çekmiş bir kişinin hayatını anlatmak için yazılmış. Okurken yer yer kendimi bulduğum nokta çok oldu. Hatta sonlarına doğru gözlerimi dolduran bu gerçeklikle birebir örtüşen noktalar, böyle olmamalı bilincini uyandırırken hafiften can yakıyor. Kitapta genelde Oblomov'da kendimi bulurken birden aslında Ştolts'da da benzer yanlarımı görmek şaşırtıcı oldu benim için. Oblomov'da o derin kuyudan çıkmaya çalışmanın zorluğunu yaşarken, Ştolts'da bambaşka bir bakış açısı yakalıyorsun. Sevdiğin insanın o sularda boğulmasını istememek, onun için çabalamak ve bunun doğurduğu sonuçlarla, hislerle baş etmek... Sanırım bu hayatta her ne kadar Ştolts olarak yaşasam da Oblomovluk genlerimden de deli gibi korkuyorum. Oblomovluk genlerimizden arınmak dileğiyle...
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139bin okunma
354 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Olaylar şöyle gelişti arkadaşlar: Polisiye bir kitap var, suçluyu arıyorsun, beyin yakıyor dediler. Aaa hem polisiye hem de ipuçlarını mı toplayacağız; Sherlock'tan ne farkımız var, çözeriz tabiki dedim. Başladım kitaba, daha ilk bölümlerde bir baktım hikayenin içindeyiz. Edebiyat öğretmeni Vera, atandığı okulda yeni görevine başlıyor. Üç ay önce bir öğrencinin okul çıkışı kaybolduğunu öğrenmesiyle, kendini tuhaf bir ortamın içinde bulunuyor. Yavaş yavaş ipuçları belirmeye başlıyor tabi. Bu kişi biraz şüpheli görünüyor diye düşünüyorum, birkaç bölüm sonra bir başkası dikkatimi çekiyor. Ama yok diyorum, bu kadar bariz bir delil olmaz. Sonra yazardan şüpheleniyorum. Hadi tam da böyle düşünmemizi istediyse ve bizi yanıltıyorsa. Hııı duydunuz mu devreler nasıl cızırdıyor. Yok olaylar böyle bitmiyor. Kitabın ortalarını geçtim. Benim şüpheliler ikiyken üç oldu, üçken beş oldu. Hayır öyle bir kurgu ki kimseyi de eleyemiyorum. Bir baktım elimde bir oda dolusu şüpheli var. Orada biraz bağlantı koptu bende. Dedim, bu dünya nereye gidiyor, hiç mi iyi insan kalmadı, herkes suçlu, herkes şüpheli. Evet, işte bunları yaşadım okurken. Hani deli dehşet kurgu diyoruz ya, oradaki deli ne anlama geliyor kavradım. Vera'nın da ara ara dediği gibi, tertemiz deliriyorsunuz okurken. Dört dörtlük bir kurgu, hiçbir açık yok. O kadar güzel bir tempo var ki hem yormuyor hem de yazar oturup bir düşünmenize izin vermiyor. Suçluyu yakalarsınız falan duraklamaya ne gerek var. Komiser Koray'a bırakın o işi. Yorumumdan da anlaşılmıştır sanırım, inanılmaz keyifli. Tereddütsüz alın ve okuyun.
Cam Kale
Cam KaleElif Pınar Acar · Herdem Kitap · 202343 okunma
430 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Khaled Hosseini’nin okuduğum ilk kitabı; Bin Muhteşem Güneş
Afganistan’ın cehennemi yaşadığı günlerde birbirine tutunmuş iki kadın. Meryem ve Leyla. Bambaşka hayatlardan gelen ancak aynı adamın pençesinde gençlikleri solan iki güzel kadın. Afganistan'ın sokaklarında esir düşmüş, kirli zihniyetlerin kurbanı olmuş iki can. Okurken gözlerimizin seğirdiği vahşetlere, akıl almaz geleneklere tanık olsak da bu, maalesef o ülkenin acı bir gerçeği. Yazarımız sanırım diğer kitaplarında da, ülkesinin İslam adı altında uyguladığı ama İslam ile yakından uzaktan bir alakası olmayan yaptırımlarının ne hayatlara mal olduğunu, kağıda ustaca işliyor. Bambaşka bir yaşamları olabilirdi şimdi! diye sitem ediyorum ancak savaş, insan ayırt etmeden can yakıyor. Sevenleri ayırıyor. Özellikle o ülkenin bir kadınıysan her şeye mecburen katlanmak zorunda kalıyorsun. Kimi zaman annem için diyerek, kimi zaman evladım, kimi zamansa sevdiğim… Sonu ne mutlu ne mutsuz kitabın. Kimsenin hikayesine mutlu veya mutsuz bir son biçemeyiz. Meryem ve Leyla adında iki kadın vardı. Yaşadılar mücadele ettiler ve kader onlar için farklı yollar çizdi. Muhtemelen şimdi de varlar ve mücadelelerinde haklılar.
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,4bin okunma
Reklam
432 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Yüreğini kolla, ölmeden çürüyorsun.” *SPOİ Bu kitabi bir mektup seklinde yazılan intihar notu olarak tanımlayabilirim. Baş karakterimiz Phoenix(daha farkli yazılıyordu sanırım) 100 yaşından geriye doğru isledigi tüm cinayetleri anlatmak için bu kitabi yazmış. Anlattığı cinayetler sondan basa doğru gidiyor yani ilk anlattığı cinayet 90 yaşında
Yüz Yıllık İtiraf
Yüz Yıllık İtirafPaul Sussman · Martı Yayınları · 201885 okunma
647 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Sis ve Öfke Sarayı
İlk kitapta gerçekten çok kritik bir noktada bitmişti. Hızla devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. SJM kitapları kalın olsa da ruh bunaltıcı up uzun karakter analizleri ve betimlemelerle dolu olmadığı için oldukça akıcı. Hayatının savaşını veren ana kahramınımız Feyre bu kitapta okuyucuların ilk kitapta fark ettiği çok önemli detayları fark
Sis ve Öfke Sarayı
Sis ve Öfke SarayıSarah J. Maas · Dex Yayınları · 20202,916 okunma
184 syf.
10/10 puan verdi
Daha ilk sayfalardan etkileyici anlatımı ve anlattıklarının etkisi ile sizi kendine bağlayan nefis bir kitap #kısabirevliliğinöyküsü #anukarudpragasam @sirukavi #srilakna lı bir yazar ve bu kitap onun ilk kitabı. Üstelik tam yedi dile çevrilmiş. Peki ne anlatıyor bu kitap derseniz; size bunu okurken aldığım lezzeti vererek anlatmam sanırım
Kısa Bir Evliliğin Öyküsü
Kısa Bir Evliliğin ÖyküsüAnuk Arudpragasam · Sahi Kitap · 014 okunma
176 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir süredir büyülü gerçekçi edebi eserleri okumaya alışıyorum. Yıllar önce Marquez alsam da elime bir türlü o büyülü akıma kendimi kaptıramamıştım. Şimdiyse bu fantastik dünyanın içine hiç olmadığım kadar hızlı dalış yaptım. İyi de oldu. Çünkü muhteşem çağdaş eserler de keşfetmeye başladım. İşte bunlardan bir tanesi Dolores Reyes'in "Toprakyiyen" adlı romanı. Buenos Aires varoşlarında yaşayan isimsiz kız toprak yemeye başlayınca doğaüstü yeteneği ortaya çıkar. Bu yetenek sayesinde toprakla temas edenlere dair görüntüler gören kız çok geçmeden kayıplarını arayan insanların başvuru kılavuzu haline gelir. Yazar yaşamın adaletsizliğine, kadınlara ve çocuklara uygulanan şiddet dünyasına bir ışık yakıyor.Gerçek ancak gerçeküstü bir anlatımla yoğunlaşıyor ve keskinleşiyor.Sanırım asıl büyü burada!
Toprakyiyen
Toprakyiyen
Dolores Reyes
Dolores Reyes
Toprakyiyen
ToprakyiyenDolores Reyes · Can Yayınları · 2021143 okunma
Resim