Kâfirin aldanması
Onların tasavvurlarında düzenledikleri kıyas şöyle: "Allah bize dünya nimetlerini ihsan etmiştir. Her ihsan eden sever; her seven de ihsanda bulunur" İşin doğrusu böyle değildir. Tam aksine Allah ihsan eder fakat sevmeyebilir. Hatta belki de ihsan, bu iyiliğe muhatap olanın yavaş yavaş helakine sebep dahi olabilir. İşte bu, Allah hakkındaki gururun zirvesidir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi sevdiği için hastasını nasıl ki bazı yiyecek ve içeceklerden uzak tutuyorsa, Allah da mü'min kulunu aynı şekilde dünyaya karşı muhafaza eder" (Tirmizî, Tib, 1; Ahmed, Müsned, 5/428; Hâkim, Müs-tedrek, 4/230; Taberâni, el-Mu'cemu'l-Kebir, 4/252; Beyhaki, Şu'abu'l-îmân, 7/321.)
5.cilt
1279. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! En üstün amel olarak cihadı görüyoruz. Biz hanımlar cihad etmeyelim mi? dedim. Peygamber aleyhisselâm: - "Fakat (sizin için) cihadın en üstünü, hacc-ı mebrûrdur" buyurdu. Buhârî, Hac 4, Sayd 26, Cihâd 1. ... "Yaşlı, güçsüz ve kadınların
Ey insanlar, sahip olduğunuz kalbinizi ıslah ediniz ki, dışınız da ıslah olsun! Ahiretiniz için çalışınız ki, dünya işini halledesiniz! Biliniz ki Adem'den bu yana hiç bir insan yoktur ki, babası ölmüş olmasın! Kim cennet yoluna girmek isterse, cemaatleşsin ve cemaatten ayrılmasın! Çünkü şeytan, yalnız olanın arkadaşıdır. Hiçbiriniz yabancı olan -nâmahrem- bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü şeytan onların üçüncüsü olur. Kim Allah yolunda güzel amelleri yapılınca sevinir ve Allah'ın istemediği hareketler yapılınca da üzülürse, işte mü'min olan odur. (Hz. Ömer)
Sayfa 120 - BEYAN YayınlarıKitabı okuyor
Dünyada şu mü'min, kısmen kusuratından cezasını gördüğü için dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır. Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kâfirler madem Cehennem'den çıkmayacaklar. Hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları te'hir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya, cennetleridir. Yoksa mü'min bu dünyada dahi kâfirden manen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes'uddur. Âdeta mü'minin imanı, mü'minin ruhunda bir cennet-i maneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde manevî bir cehennemi ateşlendiriyor.
O, ilmiyle daima bilir, ilim O'nun ezelde olan sıfatıdır. O, kudretiyle güç yetirendir ve kudret O'nun ezeli sıfatıdır. O, kelamı ile konuşur, kelam O'nun ezeli sıfatıdır. O, yaratma sıfatı ile yaratıcıdır, yaratma onun ezeli sıfatıdır. O, fiili ile yapandır, fiil O'nun ezelde sıfatıdır. Meful (yapılan şey) yaratılmıştır. Allah
Yunus
‌ دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟ Bunların oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!", aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise, "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a
Yunus
‌ دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟ Bunların oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!", aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise, "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a
Tevbe
‌ اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa
Tevbe
‌ اَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَكَثُٓوا اَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِاِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَؤُ۫كُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۜ اَتَخْشَوْنَهُمْۚ فَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشَوْهُ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa
Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi? Ecel kime geldi de, "Yok ben şimdi gelmiyorum!" diyebildi? Vakti geldiği zaman herkes gidecek. Allah bize güzel bir hal ile, hüsn ü hätime ile, îmän-ı kamil ile ahirete göçmeyi nasip etsin. Nasıl olsa göçeceğiz, mü'min olursak hem daha güzel yere gideceğiz. Buraya dönüp kim bakar, kim kalmak ister burada?.. Bu mihnetli, kavgalı, gürültülü, insanların birbirlerini yok yere üzdüğü, ezdiği diyarda... Cennetlik olduktan sonra kim bakar buraya? Ama tabii adam cehennemlikse buraya sımsıkı yapışır, diş- leriyle ısınır yapışır, tırnaklarını geçirir. Çünkü cehennem daha beter. Onun için Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: الدنيا سِحْنُ الْمُؤْمِنِ، وَجَنَّةُ الْكَافِرِ "Dünya müslümanın hapishanesidir, kâfirin de cenneti- dir."..
Al-i imran
‌ نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۙ O, sana Kitab'ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat'ı ve İncil'i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti.Furkan'ı da indirdi. Şüphesiz, Allah'ın âyetlerini inkar
Allah'ın Sözü Tahakkuk Edecektir!!
Mü'min, Allah'ın galibiyet sözüne 'gerçekleşmiş bir vaat' olarak iman eder. Dünya denen diyarda bu söze aykırı kimselerin yaşaması, iman eden kimselerin ağır işkencelere tabi tutulması, üzerlerinde savaşın ve işkencelerin artması, bu söze muhalif gibi hayatların yaşanması mü'minin ancak imanını arttırabilir. Çünkü Allah, vaat edilmiş her son için sebepler yaratır. Kafirlerin zulümlerini arttırıp kendilerini kazanmış gördükleri anda da Allah'ın sözü tahakkuk edecektir.
Fahr-i Alem Efendimiz uzun bir hadis-i şerîfte mü'- minin ve kâfirin can veriş şeklini ve onların daha sonraki hâlini tasvir buyurmuştur. Buna göre bir mü'min dünyaya vedâ etmek üzereyken gökten yüzleri güneş gibi parlayan melekler, ellerindeki Cennet kefeniyle ve Cennet kokularıyla yere inerler ve o kimsenin görebileceği bir yere otururlar. Sonra ölüm meleği olan Azrail aleyhisselâm kalkıp onun başucuna gelir ve "Ey güzel can! Allah'ın affına ve rızasına kavuşmak üzere artık çık!" der. O kulun canı, bir damla su gibi akıverir. Melek onu alır, Cennet'ten getirdiği kefene sarar, güzel kokuları sürer. Melekler dünyanın en güzel esansı gibi burcu burcu kokan o canı alıp göklere yükselirken, yanlarından geçtikleri melekler bu güzel kokunun ne olduğunu sorarlar, onlar da dünyada o kimse için söylenen en güzel vasıfları kullanarak onu tanıtırlar. Dünya semasından başlayıp yedinci kat göğe çıkıncaya kadar her semânın önde gelen melekleri o kimseyi uğurlar. Allah Teâlânın huzuruna varınca, Cenâb-ı Mevlâ: "Kulumu Cennet'in en yüce yerine kaydedin! Şimdi onu tekrar yeryüzüne götürün. Ben insanı topraktan yarattım, yine oraya döndüreceğim ve tekrar oradan çıkaracağım." buyurur. O kulun rûhu cesedine döndürülür.
Resim