Üzeyir Garih'in bir lafı vardır: "Mutluluk yükselen bir trenddir, hafiften düşüşler çıkışlar olması lazım." Bugün bir anda yükselirseniz mutluluğunuz oraya gelir ve bir daha mutlu olamazsınız. Benim çocuğum asla benim kadar mutlu olamaz, çünkü o zaten bu standartla başladi. O yüzden zengin doğanların mutlu olması çok daha zordur.
Bu dünyada yaşayan, yaşamış olan ve yaşayacak olan her insanın hayatında mutlaka ama mutlaka düşüşler olmuştur /olacaktır. Hayatın kuralıdır bu, olmazsa olmazdır. Yağmurun yağması, güneşin doğması, kuşların ötmesi gibi gerçek ve doğaldır. O yüzden dert değildir düşmek. Dert düşüp kalmamaktır, düşüp kalmaktır. Çünkü kalkmak için düşülür kalmak için değil. İnsan düşer düşer düşer bu kaçınılmaz, bundan kaçılmaz. Her düşüşün ardından bir şeyler öğrenir/öğrenmelidir ve öğrendiklerini daha az ve daha zararsız düşer. Belki bir gün olur yani düşmez olur bir daha ama yine de bırakmaz bırakmamalı kendini. Her an düşme ihtimaline karşı hep tetikte olmalı uyanık kalmalı. Buna rağmen de düşerse daha çabuk, daha hızlı, daha güçlü kalkmalı.
Sayfa 148
Reklam
Üzeyir Garih’in bir lafı vardır: “Mutluluk yükselen bir trenddir, hafiften düşüşler çıkışlar olması lazım.” Bugün bir anda yükselirseniz mutluluğunuz oraya gelir ve bir daha mutlu olamazsınız. Benim çocuğum asla benim kadar mutlu olamaz, çünkü o zaten bu standartlarla başladı o yüzden zengin doğanların mutlu olması çok daha zordur. Hem zaten Einstein bile söylemiş: “ başarı peşinde koşmak ve bununla beraber gelen sürekli huzursuzluğa karşın, sakin ve alçakgönüllü bir yaşantı daha fazla mutluluk getirecektir.” Artık şu konuda anlaşalım: zenginlik sizin de gördüğünüz gibi ne kadar paranız olduğu demek değildir. Zenginlik sahip olduğunuz parayla ne kadar zaman çalışmadan yaşayabileceğinizdir.
Bu yüzden hayatı dengeyle yükselen bir düzlemden değil, nihayetinde büyük bir yorgunlukla son bulan baş aşağı düşüşler ve felaketlerden, yükselmelerden ve şekil değiştirmelerden oluşur.
Bütün yükselme dönemleri "altın çağ" adını alır, düşüşler adsızdır. Ama gerçekte kaplanamaz kalpler altınla, bu yüzden tarihte bulunmaz kalbi altın tek bir imparator!
Tekrar kalkar ve düşer. Tekrar kalkar ve düşer. Yürüyene kadar ortalama bir bebek 200 defa düşer. Buna rağmen bırakmaz mücadeleyi, emek vermeyi, gayret göstermeyi. Ümidini kaybetmeden, inancını yitirmeden tekrar tekrar tekrar kalkmaya çalışır ve düşe düşe artık düşmeden yürüyebilir. Bu dünyada yaşayan, yaşamış olan ve yaşayacak olan her insanın hayatında mutlaka ama mutlaka düşüşler olmuştur/olacaktır. Hayatın kuralıdır bu, olmazsa olmazıdır. Yağmurun yağması, güneşin doğması, kuşların ötmesi gibi gerçek ve doğaldır. O yüzden dert değildir düşmek. ...Her düşüşünün ardından bir şeyler öğrenir/öğrenmelidir ve öğrendikleriyle daha az ve daha zararsız düşer: Belki bir gün olur ya, düşmez olur bir daha. Ama yine de bırakmaz/bırakmamalı kendini her an düşme ihtimaline karşı. Tetikte olmalı, uyanık kalmalı. Buna rağmen de düşerse daha çabuk, daha hızlı, daha güçlü kalkmalı.
Sayfa 148 - aşinaKitabı okudu
Reklam
Düşüşler ölümcül olmasa bile ciddi sıkıntılara yol açabilir, yaralanan kişiyi yırtıcılardan gelebilecek tehlikelere karşı savunmasız bırakabilir ya da en azından bireyi yeterince yiyecek bulamayacak hale getirebilirdi. Bu yüzden de tahmin edebileceğimiz gibi, algı sistemimiz dikey yüzey düzensizliklerini olduklarından daha fazla gösterir.
Sayfa 70 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Atlayışlar-Düşüşler
Aşk, en ilkel halimizden yola çıkarak kendini inşa etmeye ve karar vermeye kadar uzanan çeşitli evreler oluşmaktadır. Bu yüzden aşk bir olma halinden önce bir düşme ve kendini orada arama sürecidir.
XVII. yüzyılın ilk yarısında, Osmanlı tarihinde yapısal gelişmelere damga vuran büyük değişiklikler meydana çıkmıştır. Bunlardan biri; klasik Osmanlı pâdişahlık otoritesi eski anlamını kaybetmiş, yüksek otorite Harem’in kontrolü altına düşmüştür. Gelişmenin başlıca nedeni, tahta vâris olacak şehzâdelerin haremde tutulmaları, yani kafes yöntemi
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Basım (2016)Kitabı okudu
Boşluğa düşme rüyası
Hocamın bana söylediğine göre bu, ırksal bir anıydı. Ağaçlarda yaşayan uzak atalarımızın dönemine aitti. Ağaç sakinleri olarak, düşme derdi onlar için sürekli bir tehditti. Pek çoğu bu şekilde hayatını kaybetmişti; hepsi korkunç düşüşler yaşamış, yere düşerken dallara tutunarak kendilerini kurtarmışlardı. ... Yere çarpmak ölüm demek. Ağaçtaki atalarımızdan yere çarpanlar o anda ölmüştü. Doğru, düşüşlerinin şoku beyin hücrelerine geçmişti ama bu aktarılmadan hemen ölmüşlerdi. Siz ve ben yere çarpmayanlardan geliyoruz, bu yüzden siz ve ben asla rüyalarımızda yere çarpmıyoruz.
Reklam
Bu düşüşler bu yüzden
"Başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. Düşer, düşer, düşer ama düştüğünü anlayamaz."
Sayfa 176 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu