Acı Çikolata II ~ Damla Akbulut
.
İlk kitabını aşırı sevdiğim o kitapta şimdi final zamanı. İlk kitapla acı çekmeyi seven ruhuma hem yara hem de şifa olmuştu Acı Çikolata. Emir Feza öyle harika bir adamdı ki çok çok sevmiştim. Bu ikili altı yıllık bir aradan sonra tekrar karşı karşıya gelmişti. Tam altı yıl önce İlkim bir gece aşık olduğu adamı
Arkadaşlar selam :)
Yazarın okuduğum 2.kitabı oldu.
Bu Kitabın Yazarı Sizsiniz Ey İnsanlar kitabını yazalı 6 yıldan fazla olmuş. İkinci kitabı ilk kitabından daha iyi olmuş. Kalemini geliştirmiş.
Kendisi kuzenim olur ve ne ara bu kadar depresif oldu diye düşünmeden edemedim diye bir cümle kurmayacağım. Çünkü
Stefan Zweig'ın bu kitabını okurken ilk düşündüğüm, bu sefer kendisi gibi erkek olan bir karakterin duygularını anlatıyor olması. Bunu Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu düşünerek söylüyorum. Bir erkeğin duygularını aktarırken daha mı başarılı oldu? Kendimce hayır. Yani Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu daha anlaşılabilirdi.
Bu kitabı sevdim. Duyguların hepsine hâkim olan yazar bunları olabildiğince yoğun bir şekilde bize aktarabildi. Ancak o doktora kızmadım değil. Bir doktor olarak yapmaması gereken ve bazen de yapması gereken şeyleri tamamen aklında çıkardı. Bu çok sinir bozucu. Hatta bu duyguların, saplantıların bir insanın ölümüne sebep olması... Bir doktorun yenilmemesi gereken duygulardı. Ayrıca kadının bu vahşi duygulardan korkarak doktordan yardım istemekten vazgeçmesini anlayabiliyorum.
Stefan Zweig'ın bu tür kitaplarını okumayı seviyorsanız rahatlıkla okuyabileceğiniz bir kitap. Sevmiyorsanız kitabı okurken eminim yorulacaksınızdır. Zaten bu kadar duyguyu, karmaşayı ancak sakin bir kafayla okuyabilirsiniz.
İyi okumalar
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,6bin okunma
"...Gururun yaralanması olayını anlayabiliyorum. Bunu gerçekten anlıyorum. Kalp yarasını ve ben neye güvenebilirim duygusunu, kafamı bu battaniyenin altına gömüp çok, çok uzun bir süre dışarı çıkmamak istememe neden olan duyguyu.”
Az önce bitirdim kitabı... Birinin bu kadar şey yaşayıp hala yaşamaya devam etmeye çalışması... Judy, hayatında gördüğüm en güçlü karakter. Kurgusal dahi olsa beni derinden etkileyen ve asla unutmayacağım biri oldu. Korkuyu, yaşam mücadelesini, sevmeyi ve daha birçok duyguyu ondan dinlemek, onun penceresinden bakmak olaylara o kadar ağır geldi ki bana bazen kitabı yırtıp parçalamak istedim. Bazı noktalarda gerçekten bu kadar mesafeli, sert durmasına anlam veremedim. Ama okuyup devamını okuduğumda asıl şu anki arkadaşlıklarını nasıl güçlendirdi ona hayret ediyorum. Çok kötü aşırı kötü ve katlanılmayacak şeyler yaşadı judy. Kitabın içine girip ona sarılmak istedim. Kendini açmasını daha doğrusu kolay bir şekilde açmasını çok istedim. Belki birilerine anlatsaydı halledebilirdi. Üzerinden gelebilirdi. Ama korku, güvensizlik o kadar sarmış ki etrafını, ruhunu onu o kadar iyi anlayabiliyorum ki. Aynı zamanda çok da üzülüyorum. Judy neden bunu yapıyorsun kendine diyemiyorum. Çünkü yaptıklarını anlıyorum. Sözün özü okuduğum en kaliteli ve en ağır kitapların başında geliyor. Kesinlikle ağır bir piskojiyi anlatıyor kitap o yüzden herkesin okumas gerek diyenlere katılmıyorum. Sağlam bir psikolojiniz varsa okuyabilirsiniz.
kore edebiyatindan sonra sira japon edebiyatina adim atmaya geldi. cok dogru bir kitapla giris yaptigimi dusunuyorum ve inanilmaz guzeldi. uzun zamandir hicbir acik gormedigim bir kitap olmamisti. bu yuzden cok keyifliyim.
belirli kurallar cercevesinde gecmise donebildiginiz bir cafe ve o cafedeki bir sandalye. oldukca kati kurallara sahip olmasi