Sözde binlerce insanın katili dedikleri 'Kızıl Sultan'ın sarayındaki hazineleri yağmaya dalanların aklına, dedikodular ayyuka yükseldikten epey sonra sayım yaptırmak geldi ve bu göreve romancı Halit Ziya Uşaklıgil'in de içinde bulunduğu bir heyeti memur ettiler. İşte o kan dökmekten zevk alan ve bin tane cariyesiyle keyif çattığı söylenen Sultan'ın sarayında görülen ibretlik manzara.
Halit Ziya, anlatıyor. Çıt çıkarmadan dinliyoruz:
((("Yatak odasını göremedik")))
İlk şaşırmak ilk adımda başladı diyordum. Daire-i Hususiye (özel daire] bu muydu? Bütün Abdülhamid siyasetinin mihveri (ekseni) şu basık tavanlı loş köşecikden ve onun, içi tıklım tıklım kağıd desteleriyle dolu dolaplarından ibaret miydi?
Medhalden [girişten) sonra hemen ilk karanlık odada bir di van gösterdiler. Bu, Abdülhamid'in istirahat yeriydi. Belki de yatağı... Zaten Daire-i Hususiyede en basit şekilde bile bir yatak odası görmedik. Daire-i Hususiyeye bitişik ve oldukça güzel bir bina olan iki katlı dairede de hemen hiç eşya kalmamıştı. (...)
Daire-i hususiyede yazı odası denebilecek yerde cidden güzel yeni tarzda, bazan da pek kıymetli değişik [müteferrik] eşya vardı. Kalemlere varıncaya kadar tespit ve terkim edilmiş rakamlandırılmış, yazılmış olan bu eşyayı şöyle bir kuş bakışı görerek padişahın hususi hamamını, bir kenarda içinde yumurta yenmiş sahanı ile bir tepsi, gene onun hususi eğlence yerini teşkil eden marangozhaneyi gördükten sonra küçük mabeyn namiyle anılan daireye geçtik...