Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yanmayı göze almıştım.Burada oluş sebebim de yanmaktı.Çünkü şeyhim ancak yanmayı göze alanların,temizlenmeye namzet olabileceklerini söylemişti.Ben de yandıkça hamlıklarımdan kurtulacak,Hakk'a vasıl olacaktım. İşte bu duygular içinde ormana her gidişimde çiçeklerden,ağaçlardan,dallardan sesler duymaya başlamıştım.Söyledikerini tam anlamıyordum ama galiba Allah'ı tespih ediyorlardı.
Sayfa 79 - Hayat YayınlarıKitabı okuyor
Julia'yı almaya, dokunmaya, içinde olmaya can atıyordu. Yüksek gerilimli elektrik hattı gibiydi; gerilmiş. Ama elleri kalçasında sabırla bekledi, topuk- larının sert ahşap zeminde çıkardığı seslerle ona doğru geri dönen Julia'nın rolünü oynamasına izin verdi. Ona ulaştığı zaman, Julia ellerini onun bacaklarına koydu ve dansederken
Sayfa 175
Reklam
Nereye böyle bulut abla? Az bekle, beraber gideriz; Ben de buralı değilimdir. Mahzun durursun ağaç kardeş? Galiba şikâyet rüzgârdan! Anlaşıldı dert ortağıyız. Öyle ne daldın leylek amca? Efkârın mı var akşam akşam? O halde benden sayılırsın. Mademki hep aşina çıktık, Bir âlem yapsak mı dersiniz? Her zaman bulunmaz bu mehtap!
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Reklam
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.
Sayfa 592 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
"Galiba işbirlikçi olmayan tanıklar arasında pasaport koparabilen tek kişi sensin." "Neden alabileceğime o kadar emindin? Ben kendi adıma hiç ummuyordum." "Çünkü," dedi Rauh, "sözünü geçirebilecek mevkideki bir Püriten hanımefendi, başı derde girmiş bir Püriten hanımefendinin halinden anlar. Püriten hanımefendiler, öbür Püriten hanımefendilerin yalan söylemediğine inanmak zorundadırlar bu dünyada."
Sayfa 79 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Gani Müjde; 'Çok küçüktüm ve babam kendi koşulları içinde beni şımartmaya uğraşıyordu.. Bir bayram arifesi, galiba kendi takim elbisesini verip bana bir elbise yaptırmış. O bayram bana bir şey giydirebildiği için çok mutluydu ama ben elbiseden hiç hoşlanmamıştım. Ben bu çirkin şeyi giymem diye ağlamaya başladım. Babamın bana bakışını hiç unutamam. Galiba en fazla altı-yedi yaşındaydım. Birden hiç beklemediğim bir şey oldu ve babam bana hayatımda ilk ve son kez çok şiddetli bir tokat attı; çok gücenmişti bana. Aradan yıllar geçti. Şimdi İstanbul'un güzel manzaralı evlerinden birinde oturabiliyor ve istediğimi alabiliyorum. Babam öldükten sonra bir gün, babamın o bakışı geldi aklıma; keşke geri dönüp o sayfayı silebilsem, öyle isterdim ki.. ' "
Reklam
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
“ İyi anıların kokusu bebek pudrasını andırıyor galiba. Belki babaannem hep pudra kullandığı için böyle düşünüyorumdur. Kötü anıların kokusu gereğinden fazla olgunlaşmış meyvelere benziyor. Ama bütün anılar, birkaç dakika sonra burnunuzu ya da gözünüzü yakmaya başlar. Bu yüzden onları uzun süre koklamamak en iyisi.”
Fransa İmparatoru III. Napolyon, soğuk algınlığından yataklara düşer. Özel doktorunun da hasta olduğu bir zamana rastlamasından dolayı başka bir doktor çağrılır. Yeni gelen doktoru hiç beğenmeyen III. Napolyon memnuniyetsizliğinin ifadesi olarak "Ben sizin isminizi daha önce hiç duymamıştım, pek ünlü biri değilsiniz galiba?" diye sorar. "Bu tedavi şeklinizle şimdiye kadar kaç kişiyi mezara soktunuz?" Bunun üzerine doktor, hasta olduğu için huysuzlandığı her hâlinden belli olan III. Napolyon'a şu cevabı verir: "Mezara gönderdiklerimin sayısı sizinkiler kadar değil efendim. Bu sebeple bugün sizin kadar meşhur değilim!"
Elma YayıneviKitabı okudu
"Charlie, beni şaşırtıyorsun. Bazı açılardan çok müthiş bir aşama gösterdin, ama iş karar verme aşamasına gelince hâlâ bir çocuk gibisin. Ben senin adına karar veremem, Charlie. Bu işin yanıtını kitaplarda da bulamazsın, başkalarına sorarak da . . . Tabii, eğer bütün hayatın boyunca bir çocuk olarak kalmak istemiyorsan. Bunun yanıtını sen kendi içinde bulmalısın ー neyin doğru olduğunu sen kendin ℎ𝑖𝑠𝑠𝑒𝑡𝑚𝑒𝑙𝑖𝑠𝑖𝑛. Charlie, kendine güven duymayı öğrenmelisin. İlk başta, ders verir gibi konuşmasından rahatsız oldum, ama sonra birden her şey yerli yerine oturdu. "Yani, 𝑏𝑒𝑛𝑖𝑚 karar vermem gerektiğini mi söylemek istiyorsun?" Evet der gibi başını salladı. "Aslında," dedim, "şimdi düşünüyorum da, galiba biraz karar vermiş gibiyim. Sanırım hem Nemur'un, hem de Strauss'un söyledikleri yanlış!"
Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte. Yolda, onlardan birini görünce, sıkılarak gülümsüyorum. İçimden geçenleri saklamak istiyorum. Onların içinden ne geçtiğini anlayamıyorum; yüzlerinden belli olmaz ki duyguları. Bu nedenle, yüzlerini görmek içime sıkıntı veriyor. Sıkıntıma onlar sebep oldu sanki. Hepsi de sanki hiç bir şey olmamış gibi rahatça yürüyor yolda. Karşıdan karşıya emin adımlarla geçiyorlar. Günlük yaşayışlarını sürdürüyorlar. Galiba yalnız ben yoruldum. Ve bu yorgunluğumu yaşamak zorundayım.
Sayfa 592Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.