Aslı astarı olmadığı halde, ruhumu okşadığı için anımsamayı sevdiğim şeylerin eski duygularımın -kısır, saçma hayallerimin- yıldönümlerini kutluyorum artık. Hayalini kuracağım bir olayı yaşamadığıma göre saçma hayallerin hayalini yaşamak kalıyor geriye! Geçmişte bir zamanlar kendi kendime mutlu olduğum yerleri unutmuyor, zama zaman bu yerleri gezmekten hoşlanıyorum. Onun için yaşadığım ana geçmiş günlerin tadını katmak isteğiyle kentin cadde ve sokaklarında bir gölge gibi üzgün, kederli aylak aylak dolaşıyorum. O sırada, neler gelmiyor aklıma, neler! Örneğin, bir yere varıyorum; tam bir yıl önce aynı saatte ,yine üzgün dolaştığımı anımsıyorum. Eski hayallerimin hiç de iç açıcı olmadığını bildiğim halde ,yakama yapışan karamsar düşüncelerden bunaldığım için, eskiden daha iyi, daha huzurlu olduğumu; o anda gece gündüz rahatımı kaçıran iç sızılarının, beni acıdan kıvrandıran kötümserliğin eskiden başka türlü olduğunu düşünüyorum. Arada bir kendime; ' Hayallerin nerede?' diye sorarım. Fakat başımı sallayıp, 'Yıllar ne çabuk geçiyor!' demekten başka çarem olmaz. Bu sefer başka sorular gelir aklıma: 'Peki, yıllarını ne yaptın? Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün? Yaşadın mı, yoksa yaşadığını mı sanıyorsun?' içimden bir ses yükselir; ' Bak çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor? Birkaç yıl daha geçsin, koyu bir yalnızlıkla birlikte bastonuna dayanmış, titreyen bir yaşlılıkla karşı karşıya kalacaksın. Ondan sonra da umutsuzluk ,keder, bezginlik... Bir gün gelip hayal dünyam yerle bir olacak, hayallerimin sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek...'