Geceleri hepimizin üzerinde ışıldayan o uçsuz bucaksız Samanyolunun kalbinde bir trendesiniz. İçeride arkadaşınızın yanı sıra yabancı birçok insan daha var diyelim. Sonra birden trende giderken yolculuğunuza eşlik eden tüm o insanların aslında birer ölü olduğunu fark ediyorsunuz, onlara ne söylerdiniz? Okumaya başlamadan önce hepimiz böyle
______
Seviyorum yurdumu tuhaf bir aşkla,
Bir türlü yenemiyorum bu duygumu,
Ne bir şan, satın alınmış kanla,
Ne gururlu bir inancın huzuru,
Ne de karanlık eski zaman söylenceleri
Gönül çekici düşlerle coşturur yüreğimi.
“Bazen böyle günler olur işte. Hiçbir sebebi olmadığı halde yorulduğun günler..aslında her şeyin düzgün ilerlediği ama işleri kolayca yoluna koyamadığın günler.. Böyle günlerde fazla hassas olursun. Böyle günlerde ne kadar 'neşelen' sözünü duysan da bu seni harekete geçirmez. Ben bu günlerde sadece kafamı dinlemek isterim ve yüküm ne kadar ağır
"Kaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana
Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?"
(Suyun Ayak Sesi)
Gönül hoşluğunu hem dizeleriyle hem de çizimleriyle sonuna kadar yaşatan güzel insan, Sohrâp Sepehri.
"Yaşam böceğin gözünde ağacın boyutudur."
Biz böceklere böyle güzel dizeleri bırakmış olması büyük mutluluk
"Her gece yattığında
Aklındaki sevgilin değil bir başkasıysa
Ve her şeyi unutup uyumak istiyorsan
Sığınmak için seçtiğin yer rüyalarınsa..."
Bu dörtlük kitaptan değil, ismi de "Dört" olan bir Gripin şarkısından. Yalnızlığı tüm detaylarına kadar anlatabilen, şairliğini şarkılarından sezebileceğiniz bir isim, Gripin grubunun
Charles Dickens 'in ilk okuduğum kitabıydı. 6 aydır kitaplığımda olmasına rağmen o kitabı okumayı hep erteledim. Ertelememin bir hata olduğunu gece, yılbaşına girdiğimiz saatlerde öğrendim. Zaten böyle bir geceye böyle bir kitap yakışabilirdi. Betimlemenin ve olay işleyişinin düzenli bir sıra halinde ilerlemesi,akıcı olup kitabı bitirmeden