İki farklı birey gibi düşünüyordu; her sokakta her köşebaşında aynı olmanın verdiği sarhoşlukla yaşıyor ve yürüyordu. Bu yürüyüşte yaşamına,varlığına bir anlam arıyor, insanların başıboşluğunu ve çaresizliğini görüp düşünüyor, toplumda bir parça yer edinebilmeye çalışan fikirlerin acıklı ve komik yönlerini seyredip tartışıyor, bilinmezlikten gelen ağdalı sancılar bir ok gibi saplanıyordu yüreğine ve her seferinde aynı umutsuzlukla küfrediyordu.
Tarihin bekleme odasında mı bekleyeceğiz, yoksa aksiyona mı geçeceğiz? Sikâyet kültüründe insanı pasifize eden bir şey var. Sadece şikâyet ederek yaşayan insan serin bir gölgelikte kalıyor. Şikayet, nefsin bir tuzağı, kendinizi şikâyet ettiğiniz şeyden ayırıyorsunuz. Halbuki belki benim de kusurum var; bu mahallede, bu memlekette, bu toplumda eleştirdiğim şeyin bir parçası da benim. Şikayet ederek kendimi temize çıkarıyorum ve problemleri başka insanların üzerine yıkıyorum. Durumu düzeltmek için hiçbir eylemde bulunmuyorum, bu çok konforlu bir alan.
Sayfa 78 - Turkuaz Haberleşme ve YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Yaklaşık yarım saatlik bir süre hava almak için dışarıya çıkıp geldim. Bu süre içerisinde; 2 sözlü taciz, 1 iltifat, 20 den fazla tekin olmayan bakış, 10 nefret bakışı, 1 el kol hareketi ile karşılaştım. Bunun sebebi ise sadece yüzümü örtmem. Mesele şu ki; bunların sebebi benim dini düşüncem ya da dış görünüşüm değil, insanların beni görüşü. İğrenerek bakan da var, imrenerek bakan da...
Üç Kuralı", basit olarak, insanların üç parça bilgiyi gayet iyi hatırlayabilmeleri demektir; daha fa zla madde ekledi­ ğinizde, bilginin akılda kalması ciddi olarak azalır. Bu, yazıda ve iletişimdeki en güçlü kavramlardan biridir.
George'un formülünün nasıl işlediğini gör­müşsünüzdür: mizah, şok, istatistik. İstatistikler tek başına insanları uyutur. Fazla şok edici bir sunum insanların keyfini kaçırır. Çok fazla mizah konunun ciddi anlamlarından eksil­tir. George, ikna için, bu üçünü sihirli bir formülde ustalıkla birleştirir.
Sevişirken iç içe geçen, solukları karışan, birbirine en yakın hale gelen insanların, sonradan bu kadar yabancılaşmasına, hatta can yakmaya çalışmasına hep hayret etmişimdir.
Reklam
·
Puan vermedi
Ağaçlar Ağaçlardan Olur Biz Uzaklardan
’Benim hayranlığımdan inlerdi şehir/Ben atlara ve uzaklara hayrandım.’ Kitaplar ambalajlarından belli olur. Kapak tasarımı 51 yaşındaki Mario Dilitz’e (Büyük Balık) ait. Bir çocuk elinde acı çektiğini hissetmediği ölü bir balık taşıyarak barbarlığı temsil ediyor olsa gerek. Daha iyi bir üsluba sahip isimler okudum edebiyatımızda. Ali Hoca olsaydı
Barbarın Kahkahası
Barbarın KahkahasıSema Kaygusuz · Metis Yayınları · 20201,819 okunma
Hayatıma yemin ederim ki; insanların çoğu hakkı batıldan, doğruyu eğriden ayırt etme hususunda kendini maharetli ve çok akıllı sanır. Bu sebeple mümkün olduğu kadar hepsini sapıtmış olanların kitaplarını okumaktan men etmek, kapıyı kapamak vacip olmuştur.
Hastalık salgın halini almış, bunu tedavi edecek tabibler de hastalanmış, halk sapıklıktan helak olmak üzeredir. Zaman, fetret zamanı, devir batıl devridir. Halkı saptığı batıl yoldan doğru yola çağırsan, bu devirdeki insanların hepsi sana düşman kesilir.
184 syf.
10/10 puan verdi
"Üç hakimin hükmünde hata aranmaz; kalbin,kaderin,ölümün.." Herkese merhabalar,bugün yine bir Mustafa Kutlu eseri olan 'Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş' kitabı incelemesi ile geldim.. Yazarımız Kalbin sesi adlı kitabına 10 makale daha ekleyerek güncellenmiş halini bu kitabında okurlarına sunmuş.Bu kitap hikaye türünde değil de
Kalbin Sesi İle Toprağa Dönüş
Kalbin Sesi İle Toprağa DönüşMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 2020543 okunma
Reklam
Yazının yayılması birbirinin tam tersi iki yöntemle oldu, bu durumu teknoloji ve düşünce tarihinde de hep görüyoruz. Biri bir şey icat ediyor ve onu kullanıyor. Başka olası bir kullanıcı olarak siz başka insanların kendi modellerini ürettiklerini ve onu kullandıklarını bilerek o şeye benzeyen ve kendinizin kul­lanacağı bir şeyi nasıl tasarımlıyorsunuz? İcatların bu şekilde bir yerden bir yere yayılış biçimleri geniş biryelpaze oluşturur. Yelpazenin bir ucunda "kopyalamak” var­dır: Elinize geçen şeyin kopyasını çıkarır ya da onda değişiklik­ler yaparsınız. Yelpazenin öteki ucundaysa "temel düşüncenin yayılması” bulunur: Temel düşüncenin biraz fazlası size ulaş­mıştır, ayrıntıları yeniden icat etmeniz gerekir. O şeyin yapıla­bileceğini bilmek sizi de o şeyi yapmaya kışkırtır ama sonuçta ortaya koyacağınız belli bir çözüm ilk mucidinkine benzeyebilir de benzemeyebilir de.
Arka Kapaktan
"Kalemi insanlığın hizmetinde bir yazar..." Henry Lundström,Sundvalls Tidning,(İsveç) "Yaşar Kemal, görkemli bir destan akıcılığı içinde, tüm ayrıntıları titizlikle yansıtarak dile getirmiş ülkesini." Paul Theroux,The New York Times,(A.B.D) "Korkusuz bir toplum eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair." Dagens Nyheter,(İsveç) "Bir gökkuşağı gibi,toprağa hiç dokunmadan bir ufuktan diğerine kayan büyük bir efsane geleneğine dayanıyor." Sunday Times,(İngiltere) "Kemal'in Hardy ve Tolstoy ile karşılaştırılmasına yol açan zengin üslup, konunun zenginliği ve çeşitliliği, sıradan insanların yaşamıyla insanlığın bağlantısı,insanı içine çeken bu romanda da aşikar." The Times,(İngiltere) "Baş döndürücü bir hızla ilerliyor." The Guardian,(İngiltere)
Yapı Kredi Yayınları
Dört Mezheb Arası İhtilaflar
Ahmed Cevdet Paşa (1312/1895) diyor ki: "Dört mezheb arasındaki ihtilaflar şuna benzer: Bir şehir halkı, önlerine çıkan bir meselede kanunda hal tarzı bulamazlarsa, o şehrin ileri gelenleri toplanıp, o işi kanunun münasip bir maddesine benzeterek yaparlar. Bazen uyuşamayıp, bazıları, devletin maksadı ta'mir-i bilad ve terfih-i ibâddır,
Emile Durkheim ve Sosyoloji
Durkheim, ilk sosyoloji profesörüdür. Sosyolojinin bağımsız bir disiplin olarak kurulmasında son derece önemli bir yeri vardır. Özellikle Comte'un çalışmalarından etkilenmiştir. ...O'na göre sosyoloji psikolojiden farklı olarak, bireysel bilinçle değil, "kolektif bilinç" ile ilgilidir (23). ...O'na göre toplumsal var olmanın temelindeki dayanışma, mekanik ve organik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır: 1. Mekanik dayanışma: Benzerliklerden kaynaklanan dayanışmadır. Bu dayanışma türünde, bireyler arasında çok az fark vardır. Toplumun üyeleri aynı duyguyu hissederler. Daha çok geleneksel toplumlarda karşılaşılan dayanışmadır. ...Ortak bilinç, bireysel bilincin önündedir. Toplum baskıyla yönetilir. 2. Organik dayanışma: Farklılıklardan kaynaklanan dayanışmadır. Toplumlar geliştikçe toplumsal farklılaşma artar. Burada insanları bir arada tutan bu farklılaşma yani işbölümüdür. Burada birey artık tümüyle kolektif bilincin kontrolünde değildir. Bireysellik gelişmiştir. Ancak işbölümü arttıkça insanların birbirine olan bağımlılıkları da artar. (23) Swingewood, Age., s.125 ve Swingewood/1, Sociolocical Theory, in Sociologe: Debates and Issues, Edited by S. Taylor, MacMillian, 1999, s. 51.
Sayfa 34 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Ey dünyevi yaratıklar, nereden geldiğiniz konusunda ancak rüyadaymışsınız gibi hayal meyal bir bilgiye sahipsiniz ve henüz bakışınızı mutluluğun gerçek amacına tam olarak çevirmemişsiniz. Dolayısıyla bu amaç hakkında ileriye dönük herhangi bir düşünceniz yok. Yine de doğanın niyeti sizi gerçek iyiye götürmekten yana. Ama türlü türlü yanılgılar sizi bu iyiden uzaklaştırıyor. İnsanların mutluluğu elde edeceklerini sandıkları değerlerin onları istedikleri amaca kavuşturup kavuşturamayacağı üzerine kafa yor.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.