Vellezî evhaynâ ileyke minel kitâbi: “Biz sana vahyettiğimiz kitapta…”
Huvel hakku: “O kitabı sana hak ile vahyediyoruz.”
Musaddikan limâ beyne yedeyhî: “Kendinden önceki kitapları tasdik edici olarak (sana kitabı vahyediyoruz).”
İnnallâhe bi ibâdihî le habîrun basîr:7 “Allah, kullarını görüyor ve kullarından haberdardır.” Habir ismi bu sefer (habîrun basîr) “Allah görerek haberdardır” şeklinde geldi. Nitekim kul bir şeyi duyar ondan haberdar olur; ama Allah o şeyi görerek ondan haberdardır.
Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî: “Allah, kulları üzerinde kahirdir.” Hüküm sahibidir ve kullar onun kontrolündedir.
Ve huvel hakîmul habîr:8 “O, hakîm ve habirdir.” O, hikmet sahibidir ve her şeyden (kullarından) haberdardır.
İnne rabbeke yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdir: “Allah dilediği kimse için rızkı açar (genişletir), dilediği kimseye de rızkı daraltır.”
İnnehu kâne bi ibâdihî habîran basîrâ:9 “Muhakkak ki o; kullarına karşı, (kulları üzerinde) habir ve basirdir.” Onlardan haberdardır ve onları görür.
Yani Allah rızkı daraltıyorsa bir bildiği vardır, bir hikmeti vardır. Rızkı daraltıyorsa ya da genişletiyorsa bunun da bir sebebi vardır. Öyle gelişigüzel değildir. Ya da kulların isteğine, durumuna göre değildir. Dünya bir imtihan yeridir. Allah rızkı daralttıysa imtihana tabi tutmuştur, rızkı genişlettiyse de imtihana tabi tutmuştur. Onun için Allah’ın her anda her şeyden haberdar olduğunu, her şeyi gördüğünü unutmayın diye Allah ayetini böyle vahyediyor.