Gerçekten gitmemiş olsan bile seni özlüyorum. Varsın ancak yoksun işte. Gitmeni bekliyorum çünkü sana git diyecek gücüm yok, hiçbir zaman da olmadı zaten. Belki de o zaman kararını değiştirmemeliydin, sana iyi gelebileceğimi söylememeliydin. Belki de o boşluğun büyümesi daha da kararmasından iyiydi. Bana hislerim olduğunu hatırlatmıştın ancak şimdi acının bile fazla görüldüğü aciz biri olduğumu hatırlatıyorsun. Gitmek istiyorum. Bende gitmek istiyorum göz bebeğim. Senden bile gitmek istiyorum, her şeyden soyutlanmak istiyorum ancak zihnim izin vermiyor işte. Yanında olmam gerektiğini söyleyip duruyor. Nasıl olur da olmayan birinin yanında duracağım ben? Hislerimin varlığını hatırlatan sen, hislerimin varlığını unutturanlar gibi, aciz biri olduğumu da hatırlatmadı mı bana? Bir yerde sende onlar gibi acıyı hissetmeyecekmişim gibi davranmadın mı bana? Kıyamıyorum ki sana. Bu şey yoruyor beni. Senin gidişin, bu hallerin nasıl olur da üzmez beni... Gitmelisin. Zihnim ikimize de kıymadan önce gitmelisin. Zihnim beni yerle bir etmeden, küllerimi savurmadan, içimdeki papatyalar soldurmadan, ona, sen diye armağan ettiğim çiçekleri yolmadan, onca mezarı kazımadan, topraklarımı kurutmadan gitmelisin. Gitmelisin ki seni hep böyle güzel hatırlayayım. `Cennet kaçkınına ithafen