Muhtemelen Goethe 16 yaşlarında bir öğrenci olarak Leipzig'de Mütenebbi'yi duymuş ve onun şiirlerinden bir intiba edinmişti. 1765 Ekim başlarında fuar zamanı Leipzig'e intikal ettiğinde, orada Johann Jacob Reiske'nin bir kitabı yayınlanmıştı: Proben der arabischen Dichtkunst in verliebten und traurigen Gedichten, aus dem Motanabbi (Arap Şiirinden Örnekler, Mütenebbi'nin Aşıkane ve Hüzünlü Şiirleri). Arapça ve Almanca, yorumlarıyla birlikte. (Leipzig 1765.) Lessing'in bir arkadaşı ve Avrupa'da o zamanın en ünlü Arap bilim adamı olan Reiske, Leipzig'in şöhretlileri arasındaydı; her ne kadar yetkili profesörler ona ilmi payesine uygun bir yer vermeye hazır değil idilerse de. Onun Mütenebbi antolojisi sadece âlimlere hitap etmiyordu; bu antoloji, Almanca tercümeler ve açıklamalar da göz önünde bulunduruldukta, çok kolay anlaşılır ve popülerdi. Şehirli okuyucu için bir okuma parçası olarak Mütenebbi'nin "aşk şiirleri" merak kırbaçlayıcı erotik şiirleri aratmıyordu. Reiske'nin yeni evlendiği, güzel ve bilgin eşi Ernestine Christine'nin doğum günü münasebetiyle kaleme aldığı övücü "yazısı” da bu kitabın kendinden bahsedilmesine vesile olmuştu.
Symposion,
Yunanlıların şaraba yaklaşımını diğer kültürlerin yaklaşımından ayıran en önemli fark Yunanlıların tüketmeden önce şarabı suyla karıştırmalarıydı. Sosyal inceliğin doruğu; symposion denilen özel bir içki partisinde bu karışımdan içmekti. Bu, andron denilen özel bir "erkekler odası"nda gerçekleşen, tamamen erkeklerle sınırlı aristokrat bir ritüeldi. Odanın duvarları genellikle içmeyle bağlantılı resimlerle ve gereçlerle süslüydü. Özel bir odanın kullanılması, gündelik yaşamdan farklı kuralların geçerli olduğu symposion'un ayrılığını vurguluyordu. Andron, bazen bir evde, kolay temizlensin diye ortaya doğru eğimli olan tabanı taşla döşeli tek bir odaydı. Andron o kadar önemliydi ki, evler genellikle ona göre tasarlanırdı. Bu odada erkekler, MÖ sekizinci yüzyılda Yakındoğu'dan ithal edien bir modaya uygun olarak kollarının altında bir yastıkla sedirlerde otururlardı. Tipik olarak bir symposion'a bir düzine kişi katılırdı, katılanların sayısı otuzu geçmezdi. Kadınların erkeklerle birlikte oturmalarına izin verilmemesine karşın, genellikle kadın hizmetçiler, dansçılar ve müzisyenler bulunurdu. Önce çok az içkiyle birlikte ya da içkisiz yiyecek ikram edilirdi. Sonra masalar temizlenir ve şaraplar ortaya çıkarılırdı. Atina geleneğine göre ilk üç kadeh şarap adak olarak yere dökülürdü: Biri tanrılara, biri ölmüş kahramanlara, özellikle kişinin atalarına ve biri tanrıların kralı Zeus'a. Bu tören sırasında bir kız flüt çalar ve ardından bir ilahi okunurdu. Etrafa çiçeklerden ya da asma yapraklarından çelenkler konulur ve bazı durumlarda parfüm sürülürdü. İçmeye ondan sonra başlanabilirdi.
Sayfa 62 - Yunanistan ve Roma’da Şarap: Şarap Keyfi, Bir Yunanlı Gibi İçmekKitabı okuyor
Reklam
“Benim için bütün oyunlar ,romanlar,hikayeler herkesin anladığından başka bir anlam taşıyor.Bütün hayat, bütün insanlık bu kitaplarda anlatıldı, bitirildi.Yeni bir şey yaşamak ,yeni bir kitap tanımak oluyor benim için. Kitaplarla ve onların yazarlarıyla birlikte yaşıyorum.Ön sözlerde yaşıyorum.Hiçbir yazar şaşırtmıyor beni: çünkü hayatlarını sonuna kadar biliyorum .Gerçek dediğimiz dünyada ise kimin ne yapacağı belli değil.Her gün şaşırtıyorlar beni…Yazarlarımla yaşamak daha kolay!!!”
Sayfa 370 - İletişimKitabı okudu
"Bu gece seni kaybettiğimi sandım." "Benden bu kadar kolay kurtulamazsın. Ve bunu biliyorum çünkü herkes benden kurtulmayı denemeye devam ediyor. Bir okla vuruldum, bir iblis tarafından yaralandım, kardeşim tarafından saldırıya uğradım, bir ordu tarafından kovalandım. Daha sırada çok ok var, alevli oklar olduğundan eminim..."
Ruh Eşine Dair
Buradan çıkarılabilecek ilk sonuç, insani gereksinimlerin en temel, en büyüleyici ve en karmaşık olanlarından birinin, ebedi bir eş bulma arzusunun tatmin edilmesinin hiç de daha kolay bir hale gelmemiş olmasıdır. UNICEF rakamlarına göre, bugün dünyadaki evliliklerin %55'i hâlâ aileler tarafından ayarlanıyor olsa da -yalnızca %6'lık
Sayfa 243-244
Kulağa ironik gelse de, bir insanın kaya gibi sağlam bir özgüvene sahip olmasının en kolay yolu, cahil olmasıdır. "Cahil cesareti" diye bir tabirimiz vardır hani. Kişi ne kadar az biliyorsa o kadar gözü kara olabilir. Bunun sosyal psikolojide bir karşılığı bile vardır. Dunning-Kruger Sendromu denen bu kavrama göre bir kişinin bir konudaki yeterliliği ne kadar azsa kendini o kadar abartır, o kadar cesurca hareketler yapabilir. Bilgi ve kavrayış arttıkça ise cesaretimiz azalır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.