Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Klasik Eser
Pierre Bayard’ın “Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?” adlı denemesi aym mizah damarından beslenir. Bu eserde bizi okuma konusunda ikiyüzlü olmaya iten nedenleri analiz eder. Bize sorulduğunda sohbetin dışında kalmamak için çocuksu bir korkuyla blöf yapar, neredeyse yalan söylediğimizin farkında olmadan evet deriz, hiç elimize
Sayfa 421Kitabı okudu
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Reklam
"Adın ne?" Çocuk biraz düşündükten sonra, "Hm," diye mırıldandı. " Bay R.'ye ne dersin? Sadece R. de olabilir." Gökçe kaşlarını çattı. "Bay R. mi? Bir yerden tanıdık geliyor ama emin olamadım." Bay R.'nin dudaklarında bir tebessüm oluştu. "Stefan Zweig'ı bilir misin?" Gökçe,
Sayfa 69 - Bay R. - Veronika
Bugün Rüya'dan bana kalanlar ise yalnızca yazılar; bu ka­ra, kapkara, karanlık sayfalar. Bazen bu sayfalardaki hika­yelerden birini, sözgelimi cellatın hikayesini ya da Rüya ile Galip adlı masalı Celal'in ağzından ilk duyduğumuz karlı kış gecesini hatırladığımda, insanın kendisi olabilmesinin tek yolunun bir başkası olması ya da bir başkasının hika­yelerinde kaybolması yolundaki bir başka hikayeyi hatırlı­yor, kara bir kitapta yan yana getirmek istediğim bu hika­yeler de bana, tıpkı bizim birbirlerine açılan aşk hikayeleri­miz ve belleklerimiz gibi, bir üçüncü, bir dördüncü masalı, istanbul'un sokaklarında kaybolunca başka biri olan aşığın hikayesiyle, yüzündeki kayıp anlamı ve esrarı arayan ada­mın hikayesini heyecanla hatırlıyor ve böylece eski, çok eski, çok çok eski hikayeleri yeniden kaleme almaktan iba­ret yeni işime daha bir şevkle sarılıp kara kitabımın sonu­na geliyorum. O sonda, Galip gazeteye yetiştirmesi gere­ken ve aslında kimsenin de pek aldırış etmediği Celal'in son yazısını yazıyor. Sonra, sabaha doğru acıyla Rüya'yı hatırlıyor ve masamdan kalkıp şehrin karanlığına bakıyo­rum. Rüya'yı hatırlıyor ve İstanbul'un karanlığına bakıyo­ ruz ve geceyarıları, uykuyla uyanıklık arasında mavi dama­lı yorganın üzerinde Rüya'nın izine rastladığımı sandığım zaman kapıldığım keder ve heyecana kapılıyoruz. Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Yazı ha­riç. Evet tabii, tek teselli yazı hariç.
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Reklam
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_Değişmeyen tek şey değişimdir. Heraklit _Tüm canlılar, ortak atadan geldikleri için akrabadır. İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivri faremsi bir canlıdan evrimleşmiştir. Memeliler, kuşlar, sürüngenler ve balıkların ortak atası 600 milyon yıl önce yaşamış su solucanlarıdır. Tüm hayvanlar ve bitkiler, yaklaşık 3
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Kitap düşkünlüğü, ifah olmaz bir hastalıktir. Dünyanın belki de en faydalı hastalığı... Dedemden tevarüs ettiğim bu hastalığı aslında dört kuşaktır taşıyoruz. İstanbul'un orta yerine, Sahaflar Çarşısi'na ve kitaplara bir ömür verdim. Ne keyifli bir ömürdü. Ne kütüphaneler geçti elimden, her biri muazzam bir kütüphane kymetinde olan ne insanlar tanıdim... Nadir bulunan bir kitabın sayfalarını varaklayip koklamayı, onu bir evlat gibi sevmeyi, bir kitabı ehline ayirıp onunla buluşturmayı, kitaplarda yazılmayan ve asla yazılamayacak olan bazı matbuat dedikodularını birinci ağızlardan dinlemeyi ve hatta bazen bu olayların öznesi olmayı kitap denen hastalığa borçluyum. Hatıralarımı okuduğunuzda belki dağınık bulabilirsiniz. Bu kitapta mekân (Sahaflar Çarșısı), nesne (kitap) ve kahramanların (hatıralarımda andığım șahsiyetler) bir düzlemde ilerlemesini beklemeyiniz. Ben, bir çarşının tarihini yazmaktan çok yaşadıklarımı işittiklerimi yazdım ve inanın yazdıklarım, yaşadıklarımın ve işittiklerimin zekatı nispetinde bile değildir. Belki başka kitaplarda, başka vesilelerle hatıralarıma devam ederim. Bu kitabı alip okuduysanız anlaşılan o ki sizde de kitap hastalığından var. Dilerim ki deva bulmayasınız...
Sayfa 593Kitabı okudu
Reklam
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Sizi gökteki kuşla, insanları eğlendirmek ve doğayı güzelleştirmek için yaratılmış kuşla kıyasladım. s.24 Çok ağır geliyor benim böyle bir bilinmezlikte olmam, bir geleceğiminin olmaması, başıma ne geleceğini tahmin edememek. Gelin, lütfen! s.30 Yiyorum, içiyorum, giyiniyorum; daha ne isterim! Kont sınıfından da değilim! s.32 Zaten ne olursa
Sayfa 175 - canKitabı okudu
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması “20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.