SALLA BAŞINI, AL MAAŞINI
Ey Çağlayan, bulmuşsun artık kemal yaşını,
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
Yemelisin, hakikat denen zehir aşını;
Ne derlerse huuuu ... diye salla hemen başını,
Gerdan kır, kır, belini bük, al gitsin maaşını!.
Tatar ağası gibi dolaşma böyle yaya.
El oğluna baksana ne ar kalmış, ne haya
Sen de bir dayı
Yalan söylediğinde yüzü kızaran insanlar şimdi olduğu gibi, Namık Kemal zamanında da az sayıda imiş ki şaire şu mısraları söyletmiş:
Eyy! Çağlayan bulmuşsun şimdi kemal yaşını..
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
yemelisin hakikat denen zehrin aşını,
ne derlerse desinler, salla derhal başını, el oğuştur, gerdan kır, versinler maaşını…
Tatar
Ruhum öylesine eskimiş kırık yerinden
Artık ne dikiş tutar nede yamanır
Zaman yolculuğunda harap olmuş ömür
Geriye kalan da sanmam ki güldürür
İş işten çoktan geçmiş
Koca ömür dediğin üç beş gün imiş
Göz açıp kapanıncaya kadar gelip geçermiş.
Dokuz tahta altına girince anladım
Ne ahlar nede eyvahlar fayda etmez
Hayat böyle acıdır ağa paşa farketmez
Asıl gerçek böyledir asla değişmez
Toprağa karışınca anladım
Dünya handır sen bir garip yolcu
Yaşadığın kadar incitme kurdu kuşu
Kırma gönlü savur etrafa mutluluk aşı
Dikenlidir bu yollar unutma ey gönül
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
_İslamı akıl ve hoşgörü dini sayanlar kuranı mutlaka okumalı. Şeriat yalnızca bir inanç işi değil, binlerce yıllık ilkelliklerin, cinayetlerin, terörün, işkencenin kaynağıdır. Kuran Allah sözüyse kölecilik, cariyelik, küfürler, kısas-kan davası niye?
_Bir şeyin "insanlık dışı" olması, islamcının umurunda değildir. Elverir ki "islam
Can denizi ortasında
Ne sonlarda ne baştayız.
Fırtına koptu kopacak,
Biz beyhude uğraştayız.
Işıltılı düş alemi,
Aklından etmiş ademi.
Yalpalıyor köhne gemi,
Ne kaygı ne telaştayız.
Yaprak veda etti dala,
Bu sonbahar başa bela;
Ömür geçip gitti hala
Nefsimizle savaştayız.
Günler su gibi çağlamış,
Mevsim yolları bağlamış,
Yıllar oturmuş ağlamış,
Biz oyunda oynaştayız.
Can alıcı seçer bizi,
Ecel kuşu geçer bizi,
Terzi ölçer biçer bizi,
Söyle hangi kumaştayız.
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.
hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
bir şey daha var bütün yaptıklarından başka
niceleri geldi , neler istediler,
sonunda dunyayi bırakip gittiler.
sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler..
geçmis günü beyhude yere yâd etme,
bir
Ey inleyen zavallı; bulmuşsun kırk yaşını
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını
Yemelisin hakikat denen zehir aşını !
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını
Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya,
El oğluna baksana ne ar kalmış, ne haya !
Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya !
O ne derse hu deyip hemen
Bedia Tuncer 1961-1964-cü illərdə Bakırköy Ruh və Sinir Xəstəlikləri Xəstəxanasında personala savadlılıq təhsili verib. Digər tərəfdən, o, ruhi xəstələrin qayğısına qalaraq, ruhi xəstələrin yazdığı şeirləri tərtib edib, bu şeir kitabının nəşrini təmin edib. Ola bilsin ki, çap olunan ilk və yeganə şeir kitabı olsun, hekayəsi baxımından poeziya