Kendisini tanımıyan varsa tanıtalım: Falih Rıfkı, yirmi yedi sene, yani İstiklâl Harbi'nin hakiki kahramanları milletin meclisinden sürüldükten sonra 1950'de demokrasinin hâkimiyetine kadar, Türkün mukadderatını yumruklayanların ön safında duran adamdır. Yeni Ankara'da cami yapılmaması prensip mi olmuştur? Hemen Falih Rıfkı Ulus'da “Mabetsiz şehir” diye bir makale yazar; o zaman on dört milyon Türkün yüreğini parça parça etmek için millet vicdanının cellâdı gibi öğünen bu adam, arz üzerinde ilk defa mabetsiz şehir kurduk diye öğünür ve terli ayaklarıyla tarlasında seccadesiz secdeye kapanan Türkün yüzüne tükürür. Bunlar Türkün vicdanına kıymakla doymaz, zulümden zulme koşarlar. O devrin mahkemesine Kâzım Karabekir ve Kara Vasıf gibi vatan kahramanları teslim edilir. Falih Rıfkı yine zafere ulaşmak hırsiyle harekettedir: bunlara, Kara Kemal'in adıyla da birleştirerek “üç kara” diye hitap eder ve yine Türklüğün kalbini hançerlemek hırsiyle milletin velisi olan mübarek alınlarına tükürür gibi “yüzünüz kara olsun!” diye, Gazi Osman Paşa'yı karşılayan Rus generalinin bile düşmediği alçaklıklardan haykırır. Belki de o bütün bunlardan habersiz bir Türk gençliği var zannediyor. Belki de bütün bir nesli perişan eden cinayetlerin hesabı sorulmaz sanıyor. Belki de yeryüzünde mahşer gününün mutlaka geleceğini bilmiyor. Onun bu gafleti, bizim en büyük azabımızı doğurmayacak.
3 Mayıs bir bayram değildir. Milli şuurun ayaklanmasıdır.
Nihal Atsız ve arkadaşları, Ankara'da cereyan eden o meşhur 3 Mayıs 1944 Hadiselerinden ve Türkçülerin tevkif edilmelerinden sonra, 3 Mayıs günü, Türkçülük Bayramı olarak kabul ve ilan edilmişti. Ben, 3 Mayıs Şenliklerine, yüksek tahsil için Ankara'ya geldiğimde katılmıştım (1956) . Söğütözü'nde yapılan Türkçülük Bayramının öyle
Reklam
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Garson, masayla mutfak arasında koşuşup duruyordu. “Evet beyim, geliyor beyim, şimdi hazır beyim.” Turgut, masalardaki aşırılığı yeterli bulunca, birden garsonun hızını kesti: “Oldu artık. Şimdi bizi rahatsız etmek yok. Bu masayı unut, ben seni hatırlayıncaya kadar.” Gülerek Metin’e baktı: “Her şey tamam mı? Muhabbete geçelim mi?” Garson, Turgut’u
Atsız, her şeyden önce bir ülkü adamıdır. Bütün faaliyet sahaları; tarihçiliği, edebiyat araştırıcılığı, romancılığı gibi şairliği de, bağlı bulunduğu ülkü mihveri etrafında döner. Bundan dolayı onun şiirlerini, Türklük ve Türkçülük fikirlerinden ayırarak incelemek mümkün değildir. Türk milliyetçiliğinin hem fikir, hem mücadele tarihinde Atsız,
Ben —Acaba, Osmanlıların buna benzeyen millî be­yitleri var mı? İhtiyar, sakalını okşayarak: — Hayır oğlum, yoktur; hem de olamaz. Elbette bilir­ siniz ki Osmanlılar ancak altı-yedizyüz senelik bir ka­vimdir. Ecdatları ya Selçuklular, ya da Anadolu'da oturmakta olan türlü-türlü Türk aşiretleridir... dedi. Ben — Doğru ama, Osmanlıların bu altı-yediyüz yılda yaptıklarını; bütün Balkan Yarımadasını, Kostantiniyye'yi, bütün güney ve Viyana’ya kadar olan mem­leketleri zaptettiklerini bilirsiniz, bunları Türklerden başka bir millet yapabilir miydi? Şeyh — Eh, bununla ne demek istiyorsun? Ben — Demek isterim ki, bu kadar gazileri, bu kadar kahramanları yetiştirirken nasıl oldu da bu kahraman­ların, bu gazilerin adları, şanları, ahalinin ve halkın gön­lüne girmedi, milletin ağzında dillenmedi? Hürmetli Şeyh efendi, gözlerini yumup, mahzunca bir tavırla: Osmanlılar ehl-i îslâmdır, ehl-i millet değildir.. Bi­zim İstanbul'da çok oturacak olursan, sen de anlayacaksın. .. Sana nasihatim şudur ki, millet lâkırdısını çok açma, milliyet işlerine hiç de karışma... Ağzını tutmaz­san, dilini ısırırsın, dedi.
Reklam
KÜLTÜR BAKANI’NIN RESMİ YAZISINA AÇIK CEVAP   20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız; Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve
TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI 20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız, Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve sanat dallarında
BİR FELSEFE ÖĞRETMENİNİN YANLIŞLARI Bütün Türklerin dayanağı ve belkemiği olan Anadolu Türklerini her şeyden önce düşünmek, onları kalkındırmak anlamında olan makul Anadoluculuğun yanında, bir de, Anadolu dışındaki Türkleri defterden silmek, hattâ onlara düşmanlık gütmek gibi yıkıcı bir Anadoluculuk vardır ki son zamanlarda genişlemek istidadını
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.