''Bekle!'' Arkasından gitti aceleyle.
Öğrenci durdu, şaşırmıştı.
''Sen Müslüman'sın değil mi?''
İhtiyatlı bir baş sallama ''evet'' anlamında.
''Mevlana okumuşsundur herhalde Şu dizeyi hatırlar mısın:
Her zahmete, meşakkate kızar, kinlenirsen, nasıl cilalanır, parlar ruhunun aynası?
Bire bir böyle değildi ama bu minvalde bir sözdü.''
''Ne?''
''Demek istediğim, bırak konuşsun bu berbat herif. Fikirlere fikirlerle direnilir. Kitaplara daha iyi, daha sağlam kitaplarla cevap verilir. Mizaha karşılık mizahtır. Ne kadar aptal olursa olsunlar insanları veto edemez, susturamayız. Öyle yaparsak esas biz faşistleriz, anlıyormusun? Konuşmacıları yasaklamak çözüm değil. Bilhassa üniversite ortamında. Özgür düşünceyi, çoğulculuğu bastıramayız...''
''Tavsiyelerini kendine sakla'' dedi oğlan. ''Kimsenin benim dinime, kutsalıma hakaret etmeye hakkı yok. Konuşturmam böylelerini. Sustururum anında.''
''Ama düşünsene, bu adam nefret diliyle konuşuyor. Sen o dilden cevap verirsen onu güçlendirirsen. Nefretin üstüne çıkan yeni bir üslup bulabilirsen şayet, özgürleşirsin. Hakarete hakaretle değil, idrak ve bilgelikle cevap vermeliyiz.''