“Ey Şems-i Tebrizi, kapıya gel hele...”
Türbenin girişinde ince sakallı, aydınlık yüzlü genç bir adam karşıladı beni. Kibar bir tavırla ayakkabılarımı çıkartmamı, başımı örtmemi rica etti. Eğer başörtüm yoksa kendileri verebilirmiş. Boynumdaki duman rengi uzun fuları çözerken, “Var,” diyerek, teşekkür ettim. Başımı örttükten sonra,