Baba evinde son gece...
İnsan annesinin kardinına düştüğü gün başlıyor hayat mücadelesi. Önce 9 ay boyunca kapalı kapkaranlık bir yerde büyümeye çalışıyor sonra orası küçük boğucu geliyor. Sonra dünyaya filen gözlerini açıyor. Bambaşka bir dünyada var oluyor. Bu var oluş bir yandan imtihanları bir yandan güzellikleri beraberinde getiriyor. Belli bir yaştan sonra arne karnındaki gibi sıkılan insanoğlu yanına yoldaş, çiçekleri açtıran toprağını arıyor...ve buluyor elhamdülillah. Baba evinde son gece...24.04.2024... Allah bu çıktığınız yolu güzelleştirsin inşallah. Cennetimize vesile olsun...
Yaşamaya Dair
Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, Yani o derecede, öylesine ki, Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir
Reklam
Derinlere iniyorum bak, Derinlerde sen varsın, Senin için ölüyorum bak, Beni tek sen anlarsın. Yorgun düştüm kalbim ellerinde Senden sonra adım elin dilinde, Gelsen de bile gelmesen de, Huzur bulmaz artık kalp bedende. Son durak artık, Nedenlerim çok bıktım. Bu son gidiş olsun lütfen, GERİ GEL(me) , GERİ GEL(me)..
Bu Seferde.
Acın içimde nefesten keskin Harabeler arasında dolaşıyorum Umutsuz ve yılgın halimle Seni hep arıyorum Benliğim benden yüz çevirmiş Gururum yerlerde ne çare Sonsuzluk olsun çıktığım yol Son seferimde gel benimle Işığında birlikte aydınlanalım Kalmasın içimizde bir ukte Aşk için seninle birlikte Çıkalım dünyadan ebede
Evett, herkes çocukluk fotosunu paylaştığına göre sıra bana geldi demektir snsbsb Minnak bi Selen bırakıyorum efenim bu da burda dursun ne olur olmaz (Atamızın bizlere emanet ettiği Cumhuriyet'i koruyalım,dünyaları verseler de değişmeyeceğimiz bu vatanı korumak için verilen mücadeleleri asla unutmayalım. Son olarak da bayramınızı enişten dileklerimle kutluyorum çocuklar, çok seviyorum sizi, haberiniz olsun 😍🌸)
BUGÜN 23 NİSAN
Büyük önder Atatürk'ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanları çocuklara armağan etmiştir. Şuan 23 nisan gösterisinden ve binlerce çocuklarda olan o heyecan korku ve mutluluk evet bu tek çocuklarda değil tüm ülkede böyle ve milyonlarca insan şuan gösteri için sabırsız aileler belkide çocuklarının ilk gösterisini izleyecek yada son gösterisi ile çocukluğunu bitirecek gençliğine dönecek işte bu bir döngü inşallah bu heyecan bu merak ömür boyu devam eder ve bizden büyüklerde yaşadıkları olayları bugün çocukları ve torunları sanki o an yaşıyormuş gibi anlatacaklar bu şekilde herkes çocukluğuna dönecektir. Bu heyecan verici bir sevinç tüm türkiye şuan bu durumda. Bütün çocukların 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun :)
Reklam
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
bilemedim hangi yol çözemedim...
kırıldım ve ben buna alışığım Alışığım desem de her defa Derim içimden nolur bu son olsun diye...
Bir kanar da bin acır Yüreğim sahibini tanır Senden başkasına sağır bu gönül Vurgunum, çok özledim, yoruldum, tökezledim Hâlimi sor istedim bi' defa olsun Bir gülüş son bir bakış kaldı yüreğimde Nasıl olsa mutlusundur sen benim yerime Bir dokun nasıl yanar ruhum en derinden Yürürüm ecelim olduğun yere bile bile
Beni güzel hatırla Bunlar son satırlar Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından Yada bir yağmr sel oldum sokağında Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim Beklide bir rüyaydım Senin için.. Uyandın ve ben bittim Beni güzel hatırla Çünkü sevdim seni ben her şeyini Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın Yüzüne vurmadım hiçbir
Reklam
Ölüm bir son değil, ölüm bir göçtür. Düşün ki kurak, çorak bir tarladır bu dünya. Ama öyle bir yere gidersin ki topraktan bin bir meyve, çiçek fışkırır. Arılar, kuşlar uçuşur. En kötü ses, bülbül sesi olsun. Dereler çağıldasın, şelaleler coşkuyla aksın. Şimdi sen bunlara öldü mü dersin? Meğerki o Cennet bağına göçenler, bu çorak tarlada yaşayanlara üzülmesin. Ki bu Cennet bağları dâhi, O’nun güzelliğinin, O’nun cemalinin yanında çorak bir toprak. Var gerisini hayal et. Hayale sığar ise.
.... Eğer yaratan bir Tanrı varsa, erkek olsun, kadın olsun ya da hangi zamirle anlıyor olursa olsun, hiçbir şey bilmeden ve anlamadan tapan kalın kafalı birini tercih eder mi? Yoksa, taraflarının gerçek evrene bütün giriftliğiyle hayranlık duyanını mı tercih eder? Bence bilim, hiç olmazsa kısmen, bilgiye dayalı tapmadır. Benim derin inancım şu ki geleneksel anlamda bir tanrı varsa o takdirde bizdeki merak ve zeka bu tanrı tarafından bahşedilmiştir. Evreni ve kendimizi keşfetme tutkusunu bastırarak bahşedilen bu armağanları takdir etmekten âciz duruma düşeriz. Öte yandan, eğer geleneksel türde bir tanrı mevcut değilse, o takdirde, merakımız ve zekamız son derece tehlikeli olan bir dönemde hayatta kalmamızı sağlayan araç gereçler olacaktır. Her iki durumda da öğrenme müteşebbisliği bilimle uyum içindedir; dinle de uyum içinde olmalıdır ve bu insan türünün gelişip iyileşmesi için şarttır.
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın." Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?