Hayatta ne istediğinizi bilmemek IKEA gibi bir yere girip kocaman koridorların ortasında dikilip, ne için geldiğinizi bilmemek gibidir. Biraz gezindikten sonra, danışmaya gidersiniz. En sonunda birisi size “Nasıl yardımcı olabilirim?” diyene kadar orada beklersiniz. Gelen soru karşısında onlara boş boş bakar ve “Şey… Ben bir şeye bakıyordum… Şeye… Sandım ki… Şey… Aslında ne istediğimi bilmiyorum. Bana bir şey önerebilir misiniz?” dersiniz. Hayatta ne yapmak istediğinizi bilmiyorsanız, dünya size anlayışlı davranabilir ve öneriler sunabilir. Fakat bu önerilerin genellikle sizin ihtiyaçlarınızla hiç alakası yoktur, çünkü sizin gibi kimse gerçekten ne istediğini bilemez.
Parola
Göztepe'deki Kenan Paşanın köşkünde bugün büyük bir üzüntü var. Kenan Paşa barut olmuş, yanına yaklaşılmiyor. Ama Paşa'nın hakkı var. Torunu Öztunç yedek subaylığını bitirip geldi. Öztunç, askerlikte teğmenliğe yükselememişti. Birliğine asteğmen gitti, yine asteğmen rütbesiyle eve döndü. O yıl yedek subay okulunu bitirip kıtaya çıkan ikibinden çok
Reklam
O halde onlara “Küçük Prens’in var olduğunun kanıtı onun sevimli olması, gülmesi ve bir koyun istemesidir. İnsan bir koyun isterse, bu onun var olduğunun kanıtıdır.” deseniz neye yarar? Büyükler omuz silkip sizi hafife alırlar. Fakat onlara Küçük Prens’in geldiği gezegen Astreoit B-612 derseniz o zaman size inanırlar ve başka soru sorarak sizi rahatsız etmezler.
Sayfa 28
Haşim Şahin/ Dervişler, Fakihler, Gaziler Yorumu
Türk Tasavvufunun değerli İsmi Prof. Dr. Haşim Şahin ve kitabı, “Dervişler, Fakihler, Gaziler/Erken Osmanlı Döneminde Dinî Zümreler (1300-1400)” Geçmişin girdaplarında savrulmuş bir millet ve gerçeğin sırlarına toprak dökülmüş bir gelecek! Ne kadar zor değil mi böyle zengin ve kökleri olan bir eşsiz ulusun, kendi miraslarını araştırmak için başka
Sayfa 344 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
David Goodall'ın ötenazisinden sonra ölen Virilio
Bir örnek olarak Bob Dent - Philip Nitschke olayını ele alalım. Altmış yaşlarında bir kanser hastası olan Bob Dent, 26 Eylül 1996 tarihinde, aynı yılın 1 Temmuz'undan beri Avus­tralya'da yürürlükte olan bir yasayı hayata geçiren ilk kişi ol­du. Bu yasanın adı, "Nihai Edim" anlamına gelen TERMINAL ACT idi. Kan dolaşımı sistemini düzenleyen bir bilgisayara bağlı olan Dent, doktoru Nitschke'nin tasarımı olan makinaya, ilk EVET cevabım verdi. Dokuz günlük yasal sürenin sona ermesinin ardından Dent bir kez daha EVET şıkkını seçti. Bu noktada önünde du­ran soru şuydu: "Eğer EVET şıkkını seçerseniz izleyen otuz saniye içinde size ölümcül bir enjeksiyon yapılacaktır." Kendi seçimimiz dışında doğmak için dokuz ay, kendi is­teğimizle ölmek için dokuz gün, karar değiştirmek için otuz saniye - bu olguların toplamıyla birlikte bilimin sınırı, teda­vi yoluyla ölüm demek olan bir bilimin sınırı meselesi çık­maktadır ortaya. Bu, programlı yokoluş bilimi midir, yoksa bilgisayar destekli intihar mı? Doktorun katılımının kendi kendisinden sorumlu bir ak­tarım makinası kurmakla sınırlı olduğu, aktif ötenazinin si­bernetik bir ani ölüm prosedürü ardına gizlendiği bu "nihai ölüm" üzerine söylenecek çok şey var...
Sayfa 10 - Birinci Basım: Eylül 2003 (I)
Aristoteles'e göre bu tek başına iyi bir yaşam olmazdı. Aristoteles'in kullandığı Yunanca sözcük ("you-die-moania" diye telaffuz edilen, fakat anlamı zıt olan[1]) eudaimonia idi. Sözcük bazen "mutluluk"tan ziyade "serpilme" ya da "başarı" olarak da çevrilir. Eudaimonia mango aromalı dondurma yediğinizde ya
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.