Büyükler rakamları çok severler. Onlara yeni bir dostunuzdan söz ettiğinizde size onun hakkında hiçbir zaman önemli şeyler hakkında soru sormazlar: Hiçbir zaman "Sesinin tonu nasıldır? Hangi oyunlardan hoşlanır? Kelebek koleksiyonu yapar mı?" demezler. Bunun yerine hep " Kaç yaşında? Kaç erkek kardeşi var? Kaç kilodur? Kaç para kazanıyor?" gibi sorular sorarlar. Sadece bu soruların cevabını alınca onu tanıyacaklarını sanırlar.
"Fatih Sultan Mehmet mezarından kalksa, bu şehri yeniden fetheder!" Neye inandığınız ve içinizde hangi güzel umutları beslediğiniz, yeri geldiğinde sizleri kurtaramayabilir. Aklınızda şu soru belirmedi mi daha? "Bu şehrin güzel tarafları yok mu?" Bilmiyorum... Sorduğunuz soruya cevabı yine siz verin. Belki de bu kadar söylenene, benim kim olduğumu bile bilmeden hak veriyorsunuz. O zaman ben size sorarım; "Bu şehrin hiç mi güzel tarafı yok?" Belki de vardır.Fakat sadece iyiye bakmak, kötüden korunmak değil sadece devekuşları gibi kafaları kuma gömmektir. Bin bir umutla yürünen yollar sokaklar ve yine bin bir umutla beklenen yeni gün... Burası İstanbul! Burada umut yok. Kalmadı... Burası İstanbul!
Reklam
Mutlu olmayı, insanca yaşamayı, kendinize özgü isteklerinizin olup olmadığını araştırmaya başladığınız an zorluklar başlıyor; ya da soru sormaya kalkıştığınızda. Bir kez kendi kendinize de olsa soru sormaya kalkışmaya görün, hapı yuttuğunuz gündür. Oysa size verilen, özellikle sizin kendinizin gerekli bulduğunuz değil de, başkalarınca size uygun görülen görevleri yerine getirirken soru sormaktan, tabii böylece de sorularınıza cevap aramaktan kurtuluyorsunuz. Birisi sizin yerinize birtakım sorular sormuş ve onları cevaplamış demektir bu. Cevap da size uygun görülen, sizin için düşünülen iştir, görevdir. Cevabın ya da görevin doğru olup olmadığı sizi ırgalamaz. Veren düşünsün !
Sayfa 39 - YKY
60'ların sonları, "özgür aşk" çağıydı. Bu yıllarda doğum kontrolü ilk kez yaygınlaşmaya başlıyor ve "Cinsel Devrim" yaşanıyordu. Cinsellik olduğu yerden çıkarılıp açıkça tartışılmaya başlanıyor ve uç noktalara kadar yaşanıyordu. Aşk artık "özgürdü" ama böyle kalmadı. Sonunda gerçeklik ona yetişti. Hippilerin tavşanlar gibi çiftleşmesinde bir sorun yoktu, ama o tarihi soru hala cevaplanmamıştı: Peki sonra ne yapacaksınız? Cinselliğinizi keşfetmek heyecan verici olabilir ama o büyük heyecan uzun sürmez. Tüm Kama Sutra pozisyonlarını denedikten sonra, çok fazla çikolatalı pasta yemek gibi bir etki yapar: Size artık aynı heyecanı vermez. Onun yerine, öncesinde olduğu gibi yeniden hayatın dertleriyle baş başa kalırsınız.
Birisiyle tanıştığınızda size sorulan ilk şeylerden biri ne ile uğraştığınızdır. Bu masum soru aslında şu demektir: “Ben, hayatını nasıl kazandığına göre seninle ilgili bir yargıya varacak ve sana, mesleğine göre belli bir sosyal statü yakıştıracağım.”
Gökyüzüne bakın. Kendinize sorun: Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Her şeyin nasıl değiştiğini göreceksiniz... Hem hiçbir büyük de bunun ne kadar önemli olduğunu asla anlamayacak! Bu benim için dünyanın en güzel ve en üzücü resmi. Bir önceki sayfada bulunanla aynı resim, ama size göstermek için onu bir kere daha çizdim. Küçük Prens'in dünya üstünde belirlediği ve sonra kaybolduğu yer işte burası. Eğer günün birinde Afrika'da, çölde tekrar görürseniz tanıyacağınızdan emin olmak için bu resme dikkatle bakın. Ve eğer oradan geçecek olursanız, rica ediyorum, acele etmeyin, tam yıldızın altında bekleyin! Eğer o zaman karşınıza bir çocuk çıkarsa, gülüyorsa, altın rengi saçları varsa, ona soru sorulduğunda yanıt vermiyorsa, onun kim olduğunu tahmin edersiniz. O zaman nezaket gösterin! Beni bu kadar üzüntü içinde bırakmayın: Onun geri döndüğünü bana çabucak yazın.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.