Gözlerim çocukları yoksul bir ülke şimdi
içimin kızıllığınca gül ve yangın
dalında unutulmuş bir üzüm tanesiyim belki
belki bir söğüt dalının efil efil titreyen yaprağıyım
uzak bir iklimde esip geçen rüzgarlara ağıt yakan
bir gün çözüp bakışlarımı tel tel kirpiklerimden
elif elif ağlayan gümüş saçlı bir anneye bağışlayacağım
son kez ağlayacağım
Ahmet Erhan, bundan önce Yeni Türkü yayınları arasında bir şiir kitabını daha yayımlamış, görmedim onu. Ahmet Erhan'ın şiirlerinde ilk dikkatimi çeken, onun düzyazısal tümceden korkmayışıdır. Çünkü şiirlerindeki başlıca tema, "alacakaranlık, tedirginlik ve korku" nitemleri ile anlatılabilecek bir ortamın ürünüdür. Ozanımız, alacakaranlığın bitmesi için yazmıştır şiirlerini, "Sunu" yazısında şöyle diyor: "Alacakaranlığın sonu, demek geliyor içimden. Bana bu kitabı yazdıran koşulların belleğimizden silinmesi, buradaki şiirlerin artık hiç okunmayacağı günlerin bir an önce gelmesidir dileğim". Demek Ahmet Erhan alacakaranlığın bitmesi için şiirlerini gözden çıkarmış. Yalnız "Sunu" da değil, kimi şiirlerinde de yineliyor bu dileğini Erhan, toplumsal koşulların değişmesine adamış onları, kalıcılığı aramıyor.
Yürü Git İşine Be Kardeşim Ooof "İNSAN" sevmez mi?
Bana dokunmayan " komünist " bin yaşasın . :)
.
kavgaları kavga gibi çizmem ben
çizersem türkü türkü
yazmışlar benim için kocaman kitaplara
dışı yeşil yeşil de
Hz yusanin hayatı.. .Yûşa‘ (Yeşu) kelimesinin İbrânîce aslı, “Tanrı kurtuluştur” veya “Tanrı kurtarır” anlamına gelen Yehoşua’dır (Yeoşua). Tevrat’a göre aslı Hoşea olan bu isim (Sayılar, 13/8; Tesniye, 32/44) Mûsâ tarafından Yehoşua olarak değiştirilmiş (Sayılar, 13/16), zamanla Yeşua biçiminde