Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Farklılığı Göz Önünde Bulundurmamak
İnsanın bir şeyi yanlış anlaması başkadır, dinden çıkarılması başkadır. Her Müslüman'ın Şeriat'ı anladığı gibi uygulamaya hakkı vardır. Eğer on Müslümanın onunun da degişik yöntemleri varsa, Allah'ın kurallarına itaat etmeleri gerektiğine inandıkları sürece Müslümandırlar. Onlar tek bir ümmet'i oluştururlar, başka cemaatler oluşturmak için bir sebep yoktur. Bu noktayı anlamayan insanlar ümmet'i basit nedenlerle parçalıyorlar, cemaatlerini ve camilerini ayırıyorlar, kendi toplulukları dışından evlenmekten ve sosyal ilişkiler kurmaktan kaçınıyorlar ve gruplarını kuruyorlar.
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Reklam
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Peygamberimiz (s.a.s.); gelecekte deccal fitnesine karşı Kehf suresinin okunmasını emreder. Çünkü bu süredeki üç olay insanlara yol gösterir: 1. Ashab-ı Kehf ile gençlerin eğitimi ve cesaretli olmaları istenir. 2. Hz. Musa ve Hızır olayı ile Allah'ın kaderine teslim olma mesajı aktarılır. 3. Zülkarneyn olayı ile teknolojinin doğru kullanılması emredilir. İşte o zaman bu ümmet her türlü şeytani güce karşı başarıyla mücadele eder ve galip gelir.
Sayfa 60
Sünnet olmazsa, yerde sürünürüz. Bu ümmet ne zaman sünnete sarılmışsa sünnet ile izzet bulmuştur. Çünkü sünnet, insana izzet kazandırır.
"Hocam, işte ne yapacaksın, gençler! Kız arkadaşlarını alırlar, bizim bu su başına gelirler, burada eğlenirler, ne yapacaksın, delikanlı, genç." diyor. Günahı hoş görmek olur mu yahu? Günahı hoş görmek o günaha iştirak etmektir! Bir günahı bir insan tasvip ederse onu işlemişçe günaha girer.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Üslup
Anlattığımız şeyler doğru olsa bile onu düzgün bir üslupla anlatmak önemlidir. Oysa biz, doğru olmayan şeyleri bazen güzel olmayan bir üslupla sunuyoruz. Söylemimizi itici bir hâle getiriyoruz. Bundan sonucunda söylememizi itici bularak bizden uzaklaşanları "dinden uzaklaşmak" ile itham edebiliyoruz. Rabbimiz, insanları hayrı davet etme, iyiliği emredip kötülükten uzaklaştırma işini Ümmet içinde bu konuda özel eğitim almış, bilgili-görgülü bir gruba havale ederek şöyle buyuruyor: "Sizden, hayri çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Âl-i İmrân 3/104) Dine çağırmanın gelişigüzel değil, Hikmet üzere olması gerektiğini, dine karşı çıkan kesimleri "en güzel şekilde" mukabele edilmesi gerektiğini şu şekilde belirtiyor: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla mücadeleni en güzel bir şekilde yürüt." (Nahl 16/125)
5.cilt
1279. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: - Ey Allah'ın Resûlü! En üstün amel olarak cihadı görüyoruz. Biz hanımlar cihad etmeyelim mi? dedim. Peygamber aleyhisselâm: - "Fakat (sizin için) cihadın en üstünü, hacc-ı mebrûrdur" buyurdu. Buhârî, Hac 4, Sayd 26, Cihâd 1. ... "Yaşlı, güçsüz ve kadınların
5.cilt
1275. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve: - "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri: - Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu. Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip
"Hadîs-i Şerifler olmasaydı biz zekâtı nereden, ne kadar vereceğimizi katiyen bilemezdik! Namazı nasıl kılacağımızı katiyen tayin edemezdik. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de "Namaz kılın, zekât verin!" diyor, ama detay hadîs-i şeriftedir. Binâenaleyh bu güzel gayretler, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi, Hadîs-i şerifler, Kur'ân-ı Kerim'in en iyi anlaşılmasını ve hayata en güzel tarzda uygulanmasını sağlamıştır."
Sayfa 17 - Servet YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ne yapmalıyız?
Uzunca bir zamandır emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçilik şeytan üçgeni içinde sömürü ve zillete mahkûm edilen ümmetin içinde bulunduğu durumu gerçek boyutlarıyla kavramak ve çıkış yolunu ortaya koymak İslam adına sarf edilen pek çok çabanın ortak paydasını teşkil etmiştir. Ne var ki tüm samimi ve içtenlikli gayretlere rağmen, bu çabaların pek çoğu gerek fikri ve siyasi yetersizlik gerekse de devralınan bularak tarihsel mirasın aşılamaması nedeniyle başardı olamamış, sebepler yerine sonuçlar üzerinde yoğunlaşılmış ve bunun neticesinde de çözümsüzlüklerle karşılaşılmıştır. Seyyid Kutub'u geleneksel İslamcı ya da ıslahatçı arayışlardan farklı kılan tam da burasıdır. O ümmetin iç içe bulunduğu hastalığın geçici, yüzeysel birtakım tedavilerle giderilmesinin mümkün olmadığını, hastalığın bünyenin derinlerine nüfuz etmiş bulunduğunu, bünyenin tekrar sağlığına kavuşması için ciddi bir operasyon gerektiğini görmüştür. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin sürdürdüğü zulme karşı sarsılmaz bir öfke ve dirençle dopdolu olma vurgusu yanında, karşılaşılan bu zulmün asıl besleyicisinin tevarüs yoluyla bünyede yaşatılan geleneksel cahiliye olduğunun altını çizmiştir. Kısacası "ümmetin ümmet olma bilincini yitirmesi"ni meselenin temeline koyarak, sorunun doğru biçimde tanımlanmasına büyük bir katkıda bulunmuştur." Seyyid Kutub, Gerçek sosyal adaletin ancak İslam ile mümkün olduğunu haykırmıştır.
Yüksel yayıncılıkKitabı okudu
Alimler şöyle beyân etmişlerdir: Şeytan, yardımcılarına der ki:" Ümmet-i Muhammed'den bir kimse namaz kılarken dördünüz ona gidin. Biriniz önünden, biriniz ardından ve biriniz sağından ve diğeriniz de solundan onu acele ettirmeye çalışın." Eğer o namaz kılan, şeytana uymayıp ibadetinde acele etmezse, Cenâb-ı Hak bu kimsenin namazı için yüz şehit sevabı ihsân eder. O dört şeytanın şerrini de ondan def eder.
Çünkü Kudüs varsa ümmet vardır. Kudüs varsa izzet ve şeref vardır. Eğer Kudüs yoksa da darmadağın olmuş bir ümmet vardır. Bu yüzden dirilme meselesinde Kudüs bizim için inanılmaz bir hedeftir
Bilad-ı İslam'ın düşmeyen bu ribatında kızları tecavüze uğrayan babalar, ulemaya, "Namusu kirletilen bir aile olarak topluca intihar etmemiz caiz midir?" diye soruyor. Bir Müslüman kadının iffeti için şarktan garba ordular gönderen bu Ümmet bugün ekonomik kaygılarla ribatı, murabıtı, çiğnenen iffeti, yıkılan mabedi konuşmaktan dahi imtina eder hâle geldi. Oysa ne tarih ne de insanlığın vicdanı bu rezalete sessiz kalanları unutacaktır.
İhtilaflar insanı dinden çıkarmaz. Fakat ümmet arasında meydana gelen bu ihtilâflar, özellikle itikādi açıdan ciddi boyutlara varınca, Müslümanlar'ı fitnelere ve büyük günahlara yöneltir. Hatta o zaman insan. farkında bile olmadan kendini dinin sınırları dışında bulabilir. Nitekim öyle de olmuştur. Resûl-i Ekrem'in vefâtından kısa bir süre sonra Hz. Osman ve Hz. Ali radıyallahu anhüma zamanında ortaya çıkan ihtilaflar, daha sonra fitneye dönüştü ve pek çok sahābi henüz hayattayken ümmet ağır bir imtihandan geçti. Dört halîfeden sonra fitne ve ihtilaflar artarak devam etti; bunlar da İslâm ümmetinin bölünüp parçalanmasına sebep oldu. İslam ümmeti içindeki ihtilafların sonucunda doğan grupçuluk ve hizipçilik bizi bölüp parçaladı ve ümmet olma vasfımızı tehlikeye soktu. İslam toplumunun fitneden kurtulabilmesi, ihtilaflara düşmemesi için müşterek bir düşünce ve hareket tarzına sahip olması gerekir. Belli bir şahsın veya grubun düşünce ve hareket tarzına tabi olmaması icap eder. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz bize izleyeceğimiz yolu göster miş, kendi sünnetine ve doğru yolda olan Hulefa-i Raşidin'in sünnetine sımsıkı sarılmamızı emretmiş, böylece ortak hareket noktamızı göstermiştir. Bilindiği gibi Hulefa-i Raşidîn -Allah hepsinden razı olsun- Hz. Ebû Be kir. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'dir. Fahr-i Kâinat Efendimiz hadis-i şeriflerinde onların hak ve doğru yol üzerinde bulunacaklarını belirtmiş, bize de onların yolunca gitmeyi emir buyurmuştur. Hak mezheplerin hepsi, Hulefa-i Râşidin'e uyulması gerektiği konusunda görüş birliği içindedir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.