incelememde konudan ara sıra kopabilirim, arada belki bolca kızabilirim yazara. Ama sırayla gitmeye çalısacağım.
Öncelikle bu seride bolca savaş ve olay odaklı olacağını bilerek okumanız gerekiyor. olaylar efsaneler kitabın temposunun hiç düşmememsini sağlıyor.
İkinci kitabın sonunda Nezha'nın Rin'e yaptığı ihanetten sonra Kitay ile
"Doğmuş olduğum için beni affedin." -Osamu Dazai
Kitaptaki esas düşünceye inmeden önce bunun bir biyografı kitabı olduğunu bilmemiz ve böyle bir tavırla ele almamız kitabın anlaşılması bakımından önemlidir. Dazai intiharından önce "intihar mektubu" niteliğinde olan son eseri insanlığımı yitirirken, birey ve toplum arasında
İlk defa inceleme yazıyorum. Etkisi üzerimde taze duran İnce Memed serisi bugün bitti. Uzun zamandır okumak istediğim bir seriydi. Bugün İnce Memed 4 bitince inceleme yazmaya karar verdim. Pek inceleme gibi değil de kendi gözlemlerim. Bu kitapları okurken yoğun duygular hissettim. Ne kadar anlatsam da kelimeler anlatmaya yetmeyecek. Neden daha
Hayal kurmak nedir?
Umut etmek nedir?
Bağlanmak nasıl bir duygudur, nereye götürür insanı?
Dino Buzzati'nin en iyi romanı diyor arka kapakta.
Okuduğum ilk romanı olduğu için bu konuya giremem, Ancak oldukça etkileyici bulduğumu söyleyebilirim.
Teğmen Drogo'nun bekleyişi ve bu bekleyişin faturası demek bir cümlelik bir özet olabilir belki bu roman için. Ancak 30 yıllık bir süreden bahsediyoruz, dile kolay. Otuz yılda ne umutlar yeşerir, ne hayaller gerçekleşir, neler olur neler... Ancak Drogo için bu geçerli değil maalesef. Vazgeçmenin alternatif maliyetine katlanma korkusu mu, gurur mu, beklentilerin gerçekleşmeyeceğine olan kaba önyargı mıdır bilinmez, teğmen Drogo yıllar içinde binbaşılığa yükselir yükselmesine ama sıradan biri olmak laneti çepeçevre sarmıştır onu. Boşa geçen yıllar, gerçekleşmeyen hayaller, ziyan edilmiş bir hayat... işte size Drogo'nun öyküsü.
Son anda kuyruğu dik tutması övgüye değerdi ama. Sıradanlıktan sıyrılıp yapayalnız kaldığı bir dünyaya kahraman bir asker olarak veda etti.
Çıkarılacak dersler sunan bir roman bu. Ben kendi adıma payımı aldığımı düşünüyorum. Aldığımız ya da almaya çekindiğimiz kararlar bakalım neler getirecek.
Zamana bırakmadan okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okuduktan sonra benim keyfim kaçtı ama size keyifli okumalar...
Demet Aşkın yazdı...
EFELYA & ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ
YA DA
FERHAT İLE ELİF...
"vakit çiy demi
adını fısıldıyor gecenin dudakları
neredesin..."
Yazar ve şair Mehmet Binboğa'nın ilk romanı olan Efelya'yı bir gecede bitirmiştim. Efelya'da hikâye; Erzurum- Eskişehir, Italya
Vincent'ın kardeşi Theo'ya yazdığı mektupları derlemiş, 'Van Gogh' tarzının yaratıcısı yüzlerce esere de yeni, biraz buğulu bir pencere açmışlar.
Duvarında Yıldızlı Gece tablosu asılı olan, günü o şaheser ile ayan biri olarak, bu kitap benim ruhumun her sızısında ve benliğimin her tınısında yavaş yavaş aktı. Yalnız
“Onunla karşı karşıya geldiğinde, zafer en keskin kılıcın sahibinin değil, en güçlü iradenin sahibinin olacak.”
Medora Günlüklerinin sonuna gelmiş olmamız kalbimi bir tık kırıyor. Seriyi o kadar uzun zamandır okuyorum ki veda etmek biraz zor olacak. Benim için her kitabında heyecanını hiç dindirmeyen, sürprizlerle dolu ve tahmin edilemez sonlara
"Onun da gözlerinin bir yerinde saklıydı ilk gençlik vedası.. Yarım kalan bir şey; kimseye göstermediği ve bu yüzden kıymetinden hiçbir şey eksiltmediği... Ve biliyorum ki sizin de saklı bir yerinizde bir hafıza kartı. Bu ilk aşk, ilk veda değil.. 'Büyümek' denilen meselenin çöpüne atılan diyetler.. Zaman denilen acımasız, şakası yok büyücüye verdiklerimiz. 'Daha az üzüleyim bu hayatta, daha güçlü olayım' dileğinin karşılığında bizden aldıkları.. Şarkılar daha az ağlatıyor artık değil mi? Çocuksu geliyor heyecanlar? Yapılacak onca ciddi ve önemli şey varken."
Serbes'in "Erken Kaybedenler"i, liseden yetişkinliğe uzanan bir grup gencin hüzünlü ve umutsuz hikayesini anlatan etkileyici bir roman. Bu gençler, modern yaşamın karmaşası ve umutsuzluğu içinde boğulurken, hayallerine de veda ediyorlar.
Serbes, karakterleri o kadar güzel tasvir ediyor ki, sanki bu hüzünlü ruhlarla sen de yaşıyorsun. Roman boyunca sevgi, başarı ve mutluluk için çabalayan bu gençlerin umutlarının sönüşünü izliyoruz. Aynı zamanda toplumun ve sistemin dayattığı baskılarla da mücadele ediyorlar.
"Erken Kaybedenler" sadece bir roman değil, aynı zamanda modern hayata bir eleştiri de diyebiliriz. Serbes, bireyin nasıl tüketildiğini ve umutsuzluğa sürüklendiğini açıkça gösteriyor. Bu roman okuru kendi hayatını sorgulamaya ve hayallerinden asla vazgeçmemeye teşvik ediyor.
Serbes'in akıcı ve samimi dili sayesinde romanı okurken sanki karakterlerle beraber yaşıyorsun. Her sayfası hüzün ve umutsuzluk dolu olsa da, aynı zamanda umut ve dayanışma mesajları da içeriyor.
"Erken Kaybedenler", her yaştan ve her kesimden insana hitap eden bir eser. Özellikle modern yaşamın karmaşası içinde bunalmış ve umutlarını kaybetmiş kişiler için bu roman bir umut ışığı olabilir. Serbes'in güçlü kaleminden çıkan bu eser, okuru derinden etkileyecek ve zihninde iz bırakacak.
Eğer
* Hayal kırıklığına uğramış ve umutsuz hissediyorsan,
* Modern yaşamın karmaşası içinde kaybolduğunu düşünüyorsan,
* Sevgiye, başarıya ve mutluluğa dair özlemleriniz varsa,
"Erken Kaybedenler"i okumalısın. Bu roman sana ilham verecek ve hayallerinden asla vazgeçmemeye teşvik edecek.
Erken KaybedenlerEmrah Serbes · İletişim Yayıncılık · 20219,9bin okunma
Şehre onurlu bir sadakatın varlığını batırarak
Üstümü çarptırıp karışık hesaplara
Göğsümde kahramanca bir gürültü
Kabaran bir kımıltı yükseltiyor
Nabzımdan arta kalan çiçek tortuları için
Herkesin içinde kaba ,kaypak ihanetleri
Bir kenara ittirip
Temize çıkmak için
Feraget edilmiş bir hayattan
En yakın yabancıyı bulmak için
En yakın
Nasıl geçti gitti çocukluk, nasıl oldu bütün bu acılar
İnsan acılarını nasıl kalem ile dertleşerek ağıtlar?
Ahmet Telli çok bilinmese bile şiirde bir üstad, bir markadır.Çocuk Sen şiiri beni çok etkiledi.Tüm şiirlerinin toplandığı bu esere Veda Divanı adı verilmiştir.Okunmaya değer, kütüphanede yer alması gereken bir eserdir.
.
“Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum.
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil.
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm.
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan.
Çocuksun sen, çocuğumsun..”
Bir efsaneye göre bir kadın bir adama aşık olmuş. Ama ne kadın ne adam bunu fark edememiş. Yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar duygusuz yapmış ki onları aşkı görememişler.
Ailesinden inanılmaz derecede sevgi almış, güzel, kibar bir kadın varmış. Annesi ve babası birbirine çok aşık bir çiftmiş. Bir erkek kardeşi ve bir ablası varmış. Ablası
Dinlediğin şarkının sona ermesi, okuduğun şiirin son mısrası, seyrettiğin filmin son sahnesi, yaşadığın kederlerin de bir gün biteceğini hatırlatmaya kafi değil mi? Uykunda ölümü, uyanmanda dirilişi yeniden yaşadığın gibi, bu dertlerin de bir gün sana veda edeceğini hissetmiyor musun? Oturduğun koltuktan kalkmanda, girdiğin odadan çıkmanda, bir gün başındaki bu musibetin de geçeceğini göremiyor musun? Bir şeyin başlangıcı varsa, bitişi de olmak zorunda değil mi?