Acı
Acı var. Gerçek. Ona yanlış anlama diyebilirim, ama var olmadığını veya herhangi bir zamanda yok olacağını varsayamam. Acı çekme, yaşamamızın koşulu. Başına geldiği zaman fark ediyorsun. Onun gerçek olduğunu anlıyorsun. Tabii ki, tıpkı toplumsal organizmanın yaptığı gibi, hastalıkları iyileştirmek, açlık ve adaletsizliği önlemek doğru bir şey. Ama hiç bir toplum varolmanın doğasını değiştiremez. Acı çekmeyi önleyemeyiz. Şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama acıyı dindiremeyiz. Bir toplum ancak toplumsal acıyı - gereksiz acıyı - dindirebilir. Gerisi kalır. Kök, gerçek olan. Buradaki herkes acıyı öğrenecek; eğer elli yıl yaşarsak, elli yıldır acıyı biliyor olacağız. En sonunda da öleceğiz. Bu doğuşumuzun koşulu. Yaşamdan korkuyorum ! Bazen ben çok korkuyorum. Herhangi bir mutluluk çok basit gibi geliyor. Yine de her şeyin, bu mutluluk arayışının, bu acı korkusunun tümüyle bir yanlış anlama olup olmadığını merak ediyorum...
Sayfa 57 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Belirli bir renk ya da ses bileşimini bayağı ve yavan bularak kullanmaktan kaçınan ressam ya da besteci de, bazı basmakalıp ya da bilgiççe ifade biçimlerinden acı duyan yazar da, aslında kendi içindeki bir bölgenin bunlara doğru aktığını bildiği için bu kadar şiddetli bir tepki gösteriyordur. Bugünkü kültürel çamuru yadsıyabilmek için, parmak uçlarımızda uyandırdığı o rahatsız edici kaşıntıyı duyabilecek kadar ona bulaşmış, ama aynı zamanda onu reddedebilecek gücü de yine bu bulaşma içinde kazanmış olmak gerekir. Bu güç kendini bireysel direnç olarak ortaya koysa da sadece bireysel bir olgu değildir: Güçlü bir düşünsel vicdanın içinde, ahlaki süperego kadar, toplumsallık anının da payı vardır. İyi toplum ve iyi yurttaşa ilişkin bir anlayıştan doğar böyle bir vicdan. Bu anlayış sönmeye, silinmeye yüz tutarsa -kim hâlâ körce inanabiliyor ki ona!- zihnin alçalma dürtüsü de frensiz kalır ve barbar kültürün getirip bireyin içine yığdığı bütün tortu yüze çıkar: Yarım eğitim, gevşeklik, teklifsizlik, kabalık. Genellikle "insanlık" olarak, başkalarınca anlaşılma isteği ya da dünyevi sorumluluk olarak gerekçelendirilir bu. Ama zihinsel öz-disiplinden vazgeçiş fazla kolay bir fedakârlıktır: Bu fedakârlığa "katlanan" kişinin kendine duyduğu güveni ciddiye almamız mümkün olmaz.
Reklam
Yüzleri kapatmaya çalışanların en azılı düşmanlarından biri olan, Muhammed'in torununun kızı Sukaina sadece peçe kullanmaya karşı çıkmakla kalmadı, aynı zamanda itirazını yüksek sesle dile getirdi. Sukaina beş kez evlendi ve bu beş evliliğin hiçbirisinde kocasına boyun eğmeyi kabul etmedi.
Sayfa 85
Batıda laiklik dine karşı olma anlamına gelmiyor. Toplum dinden yana olabilir, dinsel değerlere sahip olabilir, aynı zamanda laik de olabilir. Maalesef Batı değerleri Doğuya geldiğinde mahiyet ya da kimliği değişiyor. Dine bağlı olmamak dinle mücadeleye dönüşüyor. Bu durumda laiklik dine karşı olmasa bile bizim ülkelerimizde yanlış anlaşılıyor. Muhammed Hatemi (İran eski devlet başkanı)
Burada işim hakkında bilgi vermeye başlamadan önce, dünyada "suçlu millet" olmadığını söylemek isterim. Aynı zamanda, barışa engel olan şeylerden biri de siyasi emeller için isteriye kaçan abartmalı yazılardır. Böyle bir hareket, gençliğe kötü duygular veriyor, babaların yaptığından çocukları sorumlu gösteriyor. Bunun sonucu ya patolojik bir öç alma duygusu ya da karşı tarafta geçmişten sorumlu olmayanlarda bir çeşit utanma duygusu uyandırıyor. Siyaset kumarcıları bu duygulardan yararlanarak, her zaman bir milleti ötekinin boğazını sıkmaya zorladılar.
Sayfa 196 - Atlas KitabeviKitabı okudu
Caner taslaman a ithafen
Eski zamanda dalalet, cehaletten geliyordu. Bunun yok edilmesi kolaydır. Bu zamanda dalalet, -Kur'an ve İslâmiyet'e ve imana taarruz- fen ve felsefe ve ilimden geliyor. Bunun izalesi müşkildir. Eski zamanda ikinci kısım, binden bir bulunuyordu; bulunanlardan, ancak binden biri, irşad ile yola gelebilirdi. Çünki öyleler hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.