Hastalıklı çayırlarda acı otlaklar
Hayvansal hüzün ve kamçılayıcı
Günyatağı
Merakla açılmış demir perdeler
İmliyor o muhteşem güneş tozu, bıçakları ve sesleri.
Sahradan gelen çağrı,
Hummadan gelen çağrı,
Sahip çıkarak erotik hayallerine bir Aztek Kralinin.
BARIŞ
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
Eğer durumunu değiştirmene kimsenin engel olmayacağını bilirsen, ayaklarını altına alarak hep aynı durumda birkaç saat oturabilirsin; ama insan bu şekilde ayakları altında oturmak zorunda olduğunu bilirse, bacaklarına kramplar girer, uzatmak istediği yere doğru bacakları çekilir ve gerilir.
Bu kıskançlıktı. Aşkın öbür çehresi olan kıskançlık. Bütün hazların ve saadetlerin, bizi mesut eden tebessümlerin, ahitlerin, ümitlerin tekrar gerisin geriye dönüp keskin bıçaklar, çok sivri neşterler halinde içimize saplandığı kıskançlık. Mümtaz'ın aylardır tattığı bir şeydi bu. Çoktan beri Aşkın kadehi onda ikileşmişti. Birisinden çıldırtıcı ihsasların içkisini içerken, her dakikası bir duaya benzeyen saadetlerin ortasında, birdenbire bir el avuçlarının ortasına ikincisini sıkıştırıyor; birdenbire en ihtişamlı sarhoşluktan sefil acıların, küçük duyguların, zelil şüphelerim âlemine uyanıyordu.
Genç olmanın ve genç kalmanın özellikle kadınlar açısından kayıtsız şartsız yüceltildiği bu devirde, hangi işi yaparsak yapalım, en büyük sermayemiz selülitsiz bacaklar ve kırışıksız bir cilt değil miydi?