Kardeşim,
Sekiz defa arayıp sen açmadıktan -yanlış anlama, mühim işin varmış, açmayacaksın tabii- veya senin ifadenle ben sana ulaşamadıktan sonra artık Hülya'ya daha fazla bozum olmayayım diye "Evimiz yandı. Perişanız. Ne olursa senden olur, acil bir el at." diye mesaj gönderiyorum telefonuna, pıt, arayıveriyorsun. Çok sevindik aslında. Ne güzel dostsun sen. Vallahi gözlerimiz doldu. Hülya'nın ayrı, benim ayrı. Da, üzüldük de bir taraftan. "Hele şu yangını baştan bir anlat. Nasıl oldu?" diye sorduydun telefonda da, ben de "Yahu Ömer Faruk, zaten canım burnumda. Bi git Allah aşkına." falan diye başımdan savarmış gibi ettiydim ya, seni biti kadar sevmediği halde Hülya bile çok kızdı bana. "Ayıp ettin çocuğa." dedi. "O kadar aramış. Kalbini kırdın." Düşün, Hülya diyorum Hülya. Zaten gururum yerle bir, kızarsa kızsın dedim, sövdüm saydım arkandan. "Aramasın amına kodumun çocuğu!" demişim o sinirle. Sana demeyeceğim de kime diyeceğim değil mi? Yanlış anlamadın inşallah. Senden hayır beklememeyi öğrenememişiz be Ömer Faruk. "Koşsun gelsin adamsa. Aramayla olaydı feysbuka telefon numaramı yazardım, önüne gelen arardı." falan da dedim üstüne. Vallaha yalan yok, kızdı mızdı ama "Haklısın o bakımdan." da dedi Hülya gene. "Ben o pezevenkten vefa bekleme diyordum ama, tutturmuşun bi Ömer Faruk da Ömer Faruk, al sana Ömer Faruk. Bok var!" bile dedi. Karnında lâf tutmaz biliyorsun. Yiğit kız.
Sayfa 11 - Yanlış Anlama Ömer Faruk...