Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif
Edemeyeceğimi biliyorum. ulaşılmaz oldun hep; dokunmak
Hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir
Yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen her şeyi erteledim. ama erteleyemediğim bir
Şey vardı, sana benziyordu. su olsan dokunduğumda
Bozulurdun, bozulmayan bir 'şey'din...
Sen dün değil, bugünsün. Bugün de değil , yarınsın. Zaman sana doğru ilerliyor. Bir pembe şafak çizgisinin arkasında senin yeniden doğmaya hazırlanan ihtişamlı varlığının sisli gölgesini görür gibi oluyoruz.( Hz.Mevlanaya ithafen )
Kimse Mevlana kadar katıksız ve gerçek bir aşkla yalnız tasavvufî değil, tasavvufun da şiirini yazmamıştır. Aklın hududlarını fersah fersah aşan bir aşk ile…
~
Sen hiç bir asırda bugünkü kadar aktüel ve evrensel olmadın. Sanki dünyaya yedi asır evvel gelmiş olmak gibi bir hoş sabırsızlığın temsilcisisin. Sen, dün değil bugünsün, bugün de değil, yarınsın. Zaman sana doğru ilerliyor. Bir pembe şafak çizgisinin arkadasında senin yeniden doğmaya hazırlanan ihtişamlı varlığının sisli gölgesini görür gibi oluyoruz..
Ey hak ve aşk güneşi, doğ; bir nur tufanı gibi karanlık dünyamızı aydınlığa boğ; koş imdadımıza. Üşüyen ruhlarımızı o sıcacık maneviyatınla sar. Tabiatı ve maddeyi fethedeyim derken ona kul köle olan ve medenileştikçe canavarlaşan günahkar insanın ruhuna dol…
Gecenin en karanlık yerindeyim,
bir sigara ateşinin Aydınlattığı kadar ışık bile olsan, yine de istiyorum Seni.
sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için
Defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot Olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni..
Ferhat TUNÇ
"Bu yeryüzü, yeryüzü olalı beri, yeryüzünde kendiliğinden her ne varsa, onları satan ülkem: tütün ve fındık ve palamut ve deri ve barsak ve pamuk ve salyangoz ve insan gücü ve delikanlılarının ve genç kızlarının alınterini ve göznurunu ve gözyaşını ve kanını ve iliğini... İsa'dan önceki yirminci yüzyılı satıp, İsa'dan sonraki yirminci yüzyılı
youtube.com/watch?v=l6qN5h6...
Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak
Kokuyordu hep.
gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın
Bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni.
yedi telli Sazımla bile tam anlatamadım.
sen bir uçurum gülüydün
Ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif
Edemeyeceğimi biliyorum. ulaşılmaz oldun hep; dokunmak
Hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir
Yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen her şeyi erteledim. ama erteleyemediğim bir
Şey vardı, sana benziyordu. su olsan dokunduğumda
Bozulurdun, bozulmayan bir 'şey'din... gidilecek
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam
seni tarif edemeyeceğimi biliyorum.
Ulaşılmaz oldun hep
dokunmak, hissetmek
ve dolu dolu yaşamak isterken seni...